Her varlık alanıyla ilişkilidir ruh. Ruhumun böyle bir yandan rahmanî ve nuranî, öbür taraftan şeytanî ve zulmanî, beri taraftan nefsanî alâkalar ağıyla çevrili olduğunu biliyorum. Ruhum, bütün bu alâkalar içinde, kendisini, dosdoğru, Allah'a götüren Doğru Yol (Sırat-ı Müstakim)'un dışındakilerden uzak durma disiplinine ermeye gayret etmektedir sürekli olarak. Sürekli olarak saptırıcı yollara kapılmamaya, Ana Caddeden ayrılmamaya dikkat etmek görevidir ruhumun.
Bizler bugün özgür olduğumuzu düşündüğümüz dijital bir mağarada esiriz. Dijital ekrana bağlanmışız. Platon'un ma ğarasındaki esirler, mitik-anlatının görüntüleriyle kendilerinden geçmiştir. Dijital mağara ise bizi enformasyonda tutsak eder. Hakikatin ışığı tamamen sönmüştür. Enformasyon mağarasının dışarısı yoktur. Yüksek sesle uğuldayan enformasyonun gürültüsü, varlığın ana hatlarını [Umrisse] bulanıklaştırır. Hakikat uğuldamaz.
Yalan söyleyen, hakikatle ilişkisini kaybetmez. Gerçekliğe olan inancı sarsılmaz. Yalancı bir nihilist değildir. Hakikatin kendisini sorgulamaz. Ne kadar kararlı yalan söylerse, hakikat o kadar doğrulanır.
"Hakkı inkâr edenlerin diyar diyar, refah içinde gezip durmaları sakın seni aldatmasın. Pek kısa bir zevk ve eğlenme! Sonra varacakları yer ise cehennem! Orası ne fena bir yataktır!"
(Âl-i İmran Süresi, 196-197. âyetler)
Herkes, kendi zannına göre birine yaklaşır veya ondan uzaklaşır. Uzaklaşman da yakınlaşman da kendinle ilgili. Zannın iyiydi, çünkü onu kendin gibi bilmiştin ama yine de umduğun gibi iyi ve hoş bir karşılık görmedin, olsun. Kişi kendi zannından sorumlu.