Nefret ettiğim iki şey arasında seçim yapmak zorundayım - ya aklımın tiksindiği düşleri seçeceğim ya da duyularımı dehşete düşüren eylemi; başka bir değişle, hamurumda hissetmediğim eylem ya da şimdiye kadar hiç kimsenin mayasında olmayan düş.
Toplum dediği tam olarak neydi? İnsanın çoğunu mu? Toplum denen şey tam olarak nerede bulunuyordu? Tüm hayatımı toplumdan korkarak, onu güçlü, ürkütücü ve korkutucu bir şey olarak hayal ederek yaşamıştım.
Toplum dediğin şey sen değil misin?
Dahası, ailem tarafından azarlandığımda asla karşılık vermezdim, bir kez bile. En küçük azarlama bana kulakları sağır eden bir gökgürültüsü gibi gelirdi ve beni o kadar büyük bir güçle yere sererdi ki çıldıracak gibi olurdum. Bu tür azarlamalar , karşılık vermek şöyle dursun, nesilden nesile ve sonsuz çağlar boyunca yankılanan derin bir ' gerçeğin' beyanı gibiydi. Bu 'gerçeği' ihtiva edecek gücüm olmadığı için o yaştayken bile insanlar arasında yaşayamayacağımdan şüphelenmeye başlamıştım. Ne başkalarıyla tartışabilir ne de kendimi savunabilirdim. Biri beni elestirirse, ilk düşüncem karşımdakinin tamamen ve bütünüyle hakkı olması gerektiğiydi, çok büyük bir hata yapmış olmalıydım, her şey bu kadar basitti işte. Bu tür saldırılara uysal bir sessizlik içinde katlanırdım ama içten içe ıstırap içinde kıvranır, dehşetten delirirdim neredeyse.
Görünürde her zaman gülümsüyor olsam da içeride çaresiz bir mücadele ile debeleniyordum, bir ipte yürüyordum,ter içindeydim, onları ( insanları) eğlendirdikçe felâket ihtimali her an yaklaşıyordu.