“Anlayabildiğin hiçbir şey sana acı vermez. Bilge, acı çekmez acının öğretmen olduğunu bildiği için. Acı, içinse sana yazılmış bir mektubun saklı olduğu bir şişedir. Farkındalığı yüksek insan acının şişesini açar ve içindeki mektubu okur.
Acı, Yaradan’dan gelen nir ceza değildir. Acı, kişinin kendisini aşmasıdır. Acı, gelişmektir. Spor sonrası duyduğun kas ağrıları, kaslarının geliştiğinin müjdecisidir. Her acıda anlama ve anlamlandırma sınırlarını zorlarsın. Şifresini çözdürene dek sana varlığını hissettiren acı, onun nedenini anladığın anda kesilir.
Acı, öğretmendir ve senin mektubu okumanla birlikte onun dersi bitmiştir.”
Anılar arşivden bir bir çıkıyor, beynime aynı anda hücum ediyor ve beraberinde gözyaşlarıma göz pınarlarımın kenarlarına kadar eşlik ediyordum. Bir de hatırlamak güzel, derler. Değil. Aksine Cervantes’in dediği gibi, “ Ah hafıza, huzurumun baş düşmanı.”
Parasını kaybeden, bir şeyini kaybetmemiş demektir.
Sıhhatini kaybeden, hayatının yarısını kaybetmiştir.
Ümidini kaybeden, her şeyini kaybetmiş demektir.
Konfüçyüs