Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Tayyip Akçin

Ameli Tavsiye: Gençler!.. iyimserlik duygusu her insana Cenâb-ı Hakk'ın az veya çok bahşettiği bir mevhibedir. Onun korunup geliştirilmesi için Allah'ın üzerinizdeki nimetlerini sık sık hatırlayıp tezekkür ediniz ve kötümser insanlardan uzak durunuz!.. Zira hamlenin kaynağı ümidvarlık, ümidvarlığın kaynağı ise iyimserliktir. Sense mânen harabe hâline getirilmiş bir vatanı yeniden imara memur bir mücahid namzedisinl.. Yolun iman parıltılarıyla münevver, pâk alnın gibi açık olsun!..
Sayfa 158 - Sebil YayıneviKitabı okudu
Reklam
Feyâ Rabbì yâ Hâlik yâ Maliki! Seni çağırmakta hüccetim hacetimdir bu geyler, ecz cetimdir. Sana yaptığım dualarda uddetim fâkatimdir. Vesilem tuitarvari silke ve n fikdan-ı hile ve fâkrimdir. Hazinem aczimdir. Re'sü'l- malım , emellerimdir. Şefìim, Habibin aleyhissalâtü vesselâm ve rahmetindir. Affeyle, mağfiret eyle ve merhamet eyle yâ Allah yâ Rahman yâ Rahîm, âmin!
İ'lem eyyühe'l-aziz! Dünyanin lezzetleri, zevkleri ve ziynetleri; Hâlık'ımızı, Mâlik'imizi ve Mevla'mizi bilmediğimiz takdirde cennet olsa bile cehennemdir. Evet, öyle gördüm ve öyle de zevk ettim. Bilhassa şefkâtin ateşini söndürecek, marifetullahtan başka bir şey var mıdır?Evet, marifetullah olduktan sonra, dünya lezzetleri-ne iştiha olmadığı gibi cennete bile iştiyak geri kalır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Mevcut olmayan bir şeye malik olalım derken mevcut olanları kaybettik... Her şey bitti mi? Zannetmem.
16. yüzyılın kudretli padişahı Yavuz Sultan Selim'in huzuruna girerek yer öpüp itimatnamesini sunan Venedik elçisi Antonio Justiniani'nin ülkesine döndüğünde padişahın nasıl biri olduğu hakkında bilgi istendiğinde, elçinin şaşkınlık içinde; "Kılıcı öyle parlıyordu ki yüzünü göremedim" diye itirafta bulunuyor. Elçinin bu itirafının daha sonraları Yavuz Sultan Selim tarafından öğrenilmesi üzerine, haşmetli hünkárın, "Paşalarım Osmanlı'nın kılıcı parladığı sürece düşmanların başı daima önde olur. Ama Allah korusun bu kılıç kınına girer ve paslanma ya başlarsa o zaman bu kafalar yavaş yavaş dikilir ve bir gün bize yukar dan bakar" diyerek yapılması gerekene dikkat çekmiştir.
Reklam
Hakkı taklitten uzaklaşmak yolu ile zarafet taslamanın fazilet olduğuna kapılmışlar ve zavallılar, bilmezlerdir ki, taklitten taklide atlamak, akılsızlıktan başka bir şey değildir. Bilmem ki, şu Allah'ın dünyasında, taklit sureti ile inanılmış hakkı bırakıp yine taklit ederek batılı benimsemeye koşmakta fazilet arayanlardan daha aşağı seviyeye düşmüş bir kimse var mıdır? Akıl ve zekâdan yoksun olan sıradan insanlar, böyle bir uçuruma düşmek tehlikesinden uzaktır.
İşte başkalarından üstün olduklarına inanan bu sınıf insanlar, böyle bir telkinin kurbam ve bu filozofların inançlarına dair olan rivayet nefislerine uygun geldiği için, çoğunluktan ayrılıp sivrilmek sevdasına kapılmış ve inkârı benimseyerek yüksek ve faziletli olduklarına inandıkları filozofların yanında yer almak arzusu içinde, babalarının dini ile yetişmeyip, inkar suretiyle fazilet ve zarafet taslamak yoluna düşmüşlerdir.
Zekâ ve anlayış bakımından kendilerince, emsalinden (benzerlerinden) üstün olduklarına inanan bir takım insanlar gördüm ki, bunlar İslam'ın ibadetlerle ilgili görevlerini terk etmiş, namaz kılmak ve haramlardan kaçınmak vazifelerinden ibaret olan dini şiarları küçümsemiş, şeriatın emirleri ve çizdiği sınırlar karşısında kulluk göstermeyi küçüklük saymış ve onun koyduğu yasaklar duvarı önünde durmamış, daha ötesine giderek, tahminden ileri geçmeyen bir takım nazariyelere kapılmak suretiyle din bağlarını büsbütün silkip atmış; Allah yolundan alıkoyan ve onda eğrilik arayan ve ahireti inkâr eden bir topluluğa uymuşlardır.
"Hepsi saçma, saçma, saçmalık..." diye mırıldandım, merdivenlerden inerken. “Saçmalık... Bencillik ve kendini beğenmişlik yüzünden böyle yaptığım da saçmalık... Ne aptalca! Ne yani bunun için bana madalya mı takacaklar ya da bakan mı yapacaklar? Saçma, saçma! Bu köy yerinde ne işime yarar kendi mi beğenmişlik?"
Bu âlem-i fânîde ne mîr u gedâyız Âlâlara Âlâlanırız, Pest ile Pestiz Bağdatlı Rûhî (Mîr u geda:zengin ve fakir, pest: kaba)
Reklam
Ne mutlu daha şimdiden, iman dalgalarının makarrı olacak «yarınki Büyük Türkiye»nin yapıcıları arasında yer almanın liyâkâtini iktisâba meyletmiş imanlı Türk gençlerine!.. Selâm Size!.. Size ve gerçekleştireceğiniz büyük ve mukaddes Türk-İslâm İnkılâbına!... Kadir Mısıroğlu 20 Aralık 1971 Serencebey/ İSTANBUL
Beşinci sebeb: Bir kimsenin kıymeti, yahut malı, veyahut ilmi olur. İnsanlar onu sever, sayar. O da buna muktedir olmadığı için, onun ayıblarını araştırmaya ve onunla inat etmeye başlar. Hakikatte bu inadı, kendi nefsiyle yapmış olur. Zira bu dünyada çekememezlik azabını çeker, öbür dünyada da cehennem azabına müptela olup iki cihan nimetinden de mahrum kalır. Bilmez ki, ezelde takdir edilen mal, mevki, nimet ve hürmet elbet sahibini bulacaktır. Hasetçinin hasediyle bunlar zail olmaz, belki artar.
Bugün Dünya'nın özleyip de bir türlü gerçekleştiremediği, farklılıklara tahammül ve karşılıklı saygı, o devletin temel bir idârî prensibiydi.
Devrin bir şairi de O'nun hakkında şu beyti söyledi: "Olucak bir kimsenin bahtı kavî (kuvvetli), tâlihi yar, Kehlesi dahî ânın (onun) vakt olur işe yarar!”
313 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.