Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sorel

Var oluşu süreğen bir sıradanlığa sahip olan trajik insan , modern dönemin gösteri nesnesine dönüşmüştür. Artık “Güzel Nesne” denilen bir sanat yapıtı, tastamam bir “Gösteri Metasına” dönüşmüştür. Estetik olan, güzel diye nitelenen safi bir ticari nesnenin değişim değerine indirgenmiştir. Benzer vücut hatları, benzer jest ve mimikler, benzer tavırlar; gündelik yaşamda kullandığı şampuanlar, takılar, teknolojik aletler… insan kendisini metanın yerine pazara sunup bedenine ve gündelik yaşamına içkin olan her bir sıradan anı satılığa çıkarmıştır. Burjuva toplumu bir fuhuş toplumudur. Akıl bile kendisini pazarlamak için görünür olmaya çalışır. Şehvetin yerini cinsellik- cinsellik yoktur- aşkın yerini tüketilebilir nesne arayışı ….Yaşam bir tiyatro oyunudur, demiri Shakespeare; sözcenin mahiyeti günümüzün aktüel gerçekliğine dönüştü.
Reklam
Coğrafya kaderdir, demişti İbn-i Haldun. Coğrafya kader ise, kaçışın imkansızlığı salt kişinin ait olduğu topografyayla düşüncesi sınırlanmıştır. Bütünlüğü iki ayrı parçaya böldüğümüzde bu cümlenin doğruluk payı olmasına karşılık diğer yönüyle yapısal bir sorunu da vardır. Eğer kastedilen arkaik Mısır toplumunun kapalı toplum yapısı gibi bir kendine dönük yapı arz-ı endam ediyorsa sözcenin doğruluk payı vardır. Lakin modern toplum , yerel ve bölgesel olanı fazlasıyla aşmıştır. Bilişsel arası bir evrensel kapitalizm dönemi ise coğrafya artık kader değil, aşılan, aşınan bir gerçekliktir. Dolayısıyla hiçbir sözce yerinde bir değişmezliği açımlamaz; sözce, oluş içerisinde oluşa teslim olur. Coğrafya artık kader değildir, kapitalizm kaderin yerini almıştır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İnsan yaşamı daima arzuyu “yeni” olarak çağırır. Çünkü arzu daimi bir isteme halinin eksik ifadesidir. Dolayısıyla kapanmayan bir eksiklik ifadesi, kişide daima arzu edilebilir tüketim ister. Daima şu anda olanı istemeye yazgılı bir arzu, yutarak büyüyen ve kendisini ortadan kaldıran bir doyumsuzlukla ilişkilidir. Arzunun yeniyi çağırması, Hegelci bir diyalektiğe gönderimde bulunur; daimi bir isteme hali olarak tüketici bir görünümde olması da Hegelci bir düzlemle hareket eder. Tam aksini düşünmek Deleuzecü bir arzu makine haliyle ilişkilenebilir belki. Spinozacı bir arzu eylemi ise, var oluşun ifadesidir. İster içerisine “yeni” veya “eskiyi” barındırsın. O, yaşamın oluş halidir. Hegelde oluş daimi bir arzu takibidir. Ki erek fikri gelip tam da bu oluşun daimi arzusuna yerleşir. Öyleyse denilebilir ki Hegel, Spinoza’nın arzusunu içererek modern kılmıştır.
Reklam
Şiddetin dilini öğrenen, şiddet uygular.
Alçakça gelebilir ancak insanların okuyup sevdikleri şiirler onların zihin ve duygu derinliğini ele verir. Ne yazık ki görünen o ki, insanların çoğunluğu şiir bile denilemeyecek şiirlerle kendilerini avutmaktadır. Ruh derinliği nasıl ki klasik müziğin tınılarıyla ortaya çıkarırsa kendisini - ki toplumun büyük bir kesimi bu müziği irite edici bulmuştur- şiirin söz dizeleri de kendine has eşsiz bir tınıyı barındırır.
Hangi uzak yarlarda ya da hangi uzak göklerde Kurban edildi gözlerindeki ateş? Hangi kanatlar erişebilir ona? Hangi el kavrayabilir ateşi? Ve hangi güç ve hangi beceri Bükebilirdi kaslarını yüreğinin? Ve, yüreğin çarpmaya başladığında, Hangi dehşetli el ve hangi dehşetli ayaklar? W. Blake
Bugünkü insan, canavarların çağında yaşayan bir gösteri nesnesinden başka bir şey değil. Her birimiz onun etkisini kendimizde taşıyoruz. İlişkilerin yapısına baktığımızda sürekli bir şekilde zamanı aşındıran bir eylem içerisinde günü kurtarmaya çabalıyoruz. Pürüzsüz Güzelliğin şehvet yoksunluğu … Marx, Capital metninde “meta fetişizmi” dediği olguya bugün biz;” bedenin fetişleştirmesi” diyebiliriz. Beden artık kendi ruhunu dinsel bir mite satmıştır. Modern şeytan, gösterinin kılığına bürünüp ruhu teslim almış durumda. Ruh ile beden arasındaki yarık, meta nesnesi olarak şekil değiştirmiş. Artık güzel diye bir yücelik söz konusu değil. Tüm bedenlerin standart biçimi söz konusu. İçerikten yoksun bir negatif güzellik kendisini şehvet denen insani istemden yoksun bırakmış durumda. Artık bir bedene dokunmak imkansız hale gelmiştir. Bir beden bizim için bir imkansıza dokunmak gibi. Aşkı veya sevgiyi aramak, gün ortasında Diyojen gibi eline fener alıp; “ insan arıyorum “ demesi kadar bir imkansıza vurgu yapmakta
Reklam
Günümüzde psikologlar- psikanalizi hariç tutarak- kendi sosyal “bilim” nazariyelerini unutup, Helenistik Felsefenin bilgelik aforizmaları ile bireylere üstenci nutuklar çekmekteler. Bireyin koşullardan bağımsız bir iradeleri mevcutmuş gibi, iyi bir yaşamın formülasyonunu muştular gibi onlar için aforizmalar dizisi yazıp kendi kişisel psişizmlerini unutturmaya çalışırlar. İcra ettiği “bilimi” felsefi aforizma ile takas ettiklerinde bilgisizliklerine çare bulmayı umuyorlar.
Tastamam aptallığa ve görüntü ile kendisini pazara meta olarak sunan insana karşı savaşıyoruz. Savaş artık salt sınıflarlar arası çatışmayla sınırlı değil; bizzatihi gösteri vitrinine karşı sınıflar içerisindeki aptallığa karşı bir savaşa dönüştü. Değer yitimi modern Faust’un ruhunu cüppelerle çağırıyor. Tartarostan Hadesi çağıran bir organize aptal sürüsü konforun içerisinde kendi tatminini sürükleye sürükleye para ile gidermekte. Tüketime tabi olan bu aptal sürüsü ile entel sürü arasında hiç bir fark kalmadı
286 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.