Nasıl diyeyim, nasıl anlatayım, sanki çocukluğumuzdan bu yana geçen bütün o zamanı dolduruyor, sanki bütün gökyüzünü, sanki bütün o saklambaç oyunlarını, sanki bütün sokağımızı... Yok yok, sanki dünyanın bütün meyvelerini bana sunuyordu gülümseyen bakışlarıyla. “Seni en çok ben bekleyeceğim” dedi bir de. İşte hepsi buydu. Bana yeterdi. Bana kırk yıldır yeten de bu işte.