Aslında o kadar önemli biri olmadığımız ortaya çıktığında neden üzülüyoruz ki? Bunu temel bir aydınlanma hali olarak ele alabilirsek daha iyi olmaz mı? İnanmak dediğimiz şey sonuçta insanın içinde başlattığı bir eylemdir. Ve güzelliğe, aşka inanmak kadar aydınlığa da inanmak, hazır olmak gerekir.
Ahlaki değerlerin çoğu zaman siyasetin gerçekleri karşısında geri planda kalması gerektiğini savunur. Machiavelli, bir hükümdarın sevgi yerine korkuyla yönetmesinin daha etkili olduğunu, çünkü korkunun sadakatsizliği engelleyebileceğini belirtir. Ayrıca, bir hükümdarın gerektiğinde acımasız olabileceğini, ancak bu acımasızlığın belirli bir amaca hizmet etmesi gerektiğini vurgular . Örneğin, Aristoteles’in Büyük İskender’e verdiği öğütlerden ilhamla, yerel hükümdarları birbirleriyle çatışmaya sürükleyerek kontrol altında tutma stratejisini savunur.
Machiavelli’nin önerileri arasında en dikkat çekici olanlardan biri, hükümdarın hem tilki hem de aslan gibi davranması gerektiğidir. Tilki, tuzakları tanır ve onlardan kaçınır; aslan ise düşmanlarını korkutur ve onlara karşı koyar. Bu metafor, hükümdarın hem kurnaz hem de güçlü olması gerektiğini ima eder. Ayrıca, Machiavelli, yeni toprakların ele geçirilmesi ve yönetilmesi konusunda da pratik stratejiler sunar; yerel kültüre saygı göstermenin ve halkın desteğini kazanmanın önemini vurgular.
Modern gözle bakıldığında, Machiavelli’nin önerileri birçok kişi tarafından ahlaki açıdan sorunlu bulunabilir. Ancak sunduğu stratejiler, hala birçok yönetici ve lider tarafından uygulanmaktadır. Machiavelli’nin "amaç, araçları meşru kılar" ilkesi, günümüzde de siyasi ve iş dünyasında etkisini sürdürmektedir.
"Hükümdar" tarihten dersler çıkararak günümüz yönetim biçimlerine ışık tutar. Kitabı okuyun, ancak Makyavelist olmadan; çünkü güç ve ahlak arasındaki denge, bir liderin en büyük sınavıdır.
HükümdarNiccolo Machiavelli · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202114.8k okunma
Eğer bir millet iktidarda bulunan kişilerin şerefsizliğini, alçaklığını, hırsızlığını, yalnızca kendi siyasi görüşünden olduğu için görmezden geliyorsa, o millet erdemini yitirmiştir. Erdemini yitiren millet bir gün vatanını yitirir.
Şiddet tüm hışmıyla ve bir kerede uygulanmalıdır, halk tadına bakmamalıdır yoksa canını yakar. Oysa iyilikler azar azar yapılmalı ki tadına varılabilsin.
Nasıl ki bir manzarayı betimlerken düzlüğe çıkıp dağları ve yüksek yerleri, yüksek yerlere çıkıp düzlükleri gözlemleriz; halkın karakterini tanımak için hükümdar, hükümdarların doğasını bilmek için de halk olmak gerek.
Gerçekte bir mala, bir şeye sahip olmayı istemek insanların en doğal, en olağan hakkıdır; ancak güçleri yettiğinde yapmaları övgüye değerdir ve kınanmazlar, ama yapamayacakken her ne pahasına olursa olsun diyerek istemeleri yanlıştır ve kınanmaya açıktır.
Koşmak zorunda değilsin, düşersen kalkmak zorunda değilsin. Düştüysen bir süre çayır çimenin tadını çıkar. Sana sürekli koşmanı söylüyorlar. Bense sadece annenin çocukluğunda söylediği bir sözü hatırlatacağım: Koşma, düşersin!
Çinli bir köylü baltasını kaybetmiş.
Komşusunun oğlundan şüphelenmiş çünkü çocuk, bir hırsız gibi konuşuyor, yürüyor ve davranıyormuş.
Ertesi gün tarladaki aletlerin arasında baltasını bulmuş.
Sonra çocuğu yine görmüş; bütün diğer çocuklar gibi konuşuyor, yürüyor ve davranıyormuş.
Gizem dolu bir maceraya atılmak ve kuantum fiziğinin derinliklerine dalmak isteyenler için heyecan verici bir okuma sunan "Süleyman'ın Anahtarı", bilim kurgu ve gerilim türlerini ustalıkla harmanlıyor.
Roman, Isviçre CERN'de CIA ajanının ölümüyle başlar ve bu olay, Portekizli tarihçi Tomas Noronha'nın adının geçtiği bir