İrademizin çapı da, sorumluluk ve niyetimizin menzili içindedir. Şimdi gerçek sorumluluğumuzu idrak etmeliyiz. Biz kaybedilmişlerin ağıtçıları değil, dirilenlerin ve daim olanların müjdecileri olmalıyız. Ümidimizi, evrensel bir "rahmet medeniyeti"ni hissettikçe, dualar ve ameller ile kendimize dayanarak yapmalıyız.
Kişi, inançlarını yaşayamıyor, kendini ifade edemiyorsa, dünyanın neresinde olursa olsun, gurbettedir, yad eldedir, kafestedir. Akşamın hüznüne bürünmüş "yetim ufuklar"da, öksüz ve avare dolaşır.