1960'lı yıllarda bu entellektüel sürecin bir parçası olarak bir dizi tarihsel çalışma ortaya çıktı. Hepsinin ortak paydası, Avrupa'nın, özelde 'kapitalizmin' gelişimini içeren gelişme biçiminin, insanlığın ilerlemesinin doğal ve neredeyse tek yolu olduğunu ileri sürmeleriydi; ve bu eserlerin çoğu Üçüncü Dünyanın gelecekte gelişmesinin yerinde, doğal akışının bu doğal Avrupa örneğini izlemekten geçtiği biçimindeki ideolojik sonucu açıkça ortaya koyuyorlardı.