Beyaz Diş'in benliğinde henüz sesini çıkarmayan birtakım karanlık noktalar vardı. Şefkat dolu bir iki söz, başını okşayan bir el bu kuytu derinliğe inip o karanlığa ses olabilirdi.
....o tüm özgürlüğüyle istediği gibi gezmeli, oynamalı, keşfetmeli,nerde isterse orda kalmalıydi. Ancak atalarından ona miras kalan bu Özgür ruh tutsak olmuştu.
Artık kendine olan güveni daha da artmıştı; kendini çok daha cesur hissediyordu. Elebette bilinmezlik onu hala korkutuyordu, ancak artık bilinmezliğin karşısında daha cesur bir şekilde dikilebilirdi.
Artık hakkında hiçbir şey bilmediği şeylere karşı temkinli olması gerekiyordu. Çevresindeki herhangi bir şeye karşı güven duymadan önce onu iyice tanıması gerekiyordu
Bunlar üzerine bir insan gibi kafa yormuyuyordu. Tek yaptığı şey ikiye ayırmaktı; acı verenler ve acı vermeyenler. Böyle bir sınıflandırmaya hayatın güzelliklerinin tadına vara bilmek için ona acı veren şeylerden uzak duruyordu.