Denizlerden kadın olanı

Denizlerden kadın olanı
@Iyikotuinsan
Biraz Kafka'nın böceğinden, Keza Oğuz Atay'ın Beyaz Mantolusu'ndan, Azıcık Siddartha'nın sabrından, Az da Zweig'ın kadınlarından ve Asla Werther'in aşkından bir kadın..
216 syf.
6/10 puan verdi
·
Read in 14 days
Kitap oyle güzel başladı ki çok heyecanlandım. İşlenen konunun  derinliği ve yazarının bunu çok iyi işleyeceğine olan inancım sebebiyle beklentim çok yükseldi ama açıkcası, ortalarında ve nihayetinde hayal kırıklığına uğradım. Veronika'nin ruhunun en derinlerini, çok daha fazla içsel diyaloglarını bekledim. Çok yeterli gelmedi. Yazar sandığımın aksine, yaşama tutunmaya ders vermek ister gibi yazmış. Pozitif yönde, ders verir nitelikte yazabilir ama bunu bu kadar göze batırarak, hatta sanki sırf bu yüzden yazmış olduğunu hissettirerek yapması hoşuma gitmedi. Cidden amaç sadece oymuş gibi, kahramanı derinleştiremedi, sonunu bağlayamadı diye düşünüyorum. Yazarin şu oyunu cok hosuma gitti. Veronika intihar etmek istiyor, ölemiyor ama kurtulamiyor da. Yakinda ölecek..  Ölüme kendi isteği dışında mahkum olacak olmasının yaşattıkları zekice bir kurguydu. (tabii bunun İgor'un oyunu oldugunu cok sonra ogreniyoruz)  e nihayetinde  tum ders verici kitaplar gibi karakterinin  pismanligini hissediyoruz. Bir de , intihar anında yaşadığı ülke olan Slovenya için bir dergi yazarının dalga geçmesini kendine ölüm sebebi gösterip mektup yazarak spekülasyon yaratma heyecanı çok tatlıydı. :) Intihar psikolojisinden daha cok delilik konusuna eğiliyor konu. Evet bunun hakkını veriyor. Benim değiştirdigim bir atasözü  var " Sürüden ayrılanı deli sanırlar" diye. Buna güzel değinip iyi yansıtıyor yazar.
Veronika Ölmek İstiyor
Veronika Ölmek İstiyorPaulo Coelho · Can Yayınları · 202078.1k okunma
Reklam
282 syf.
·
Not rated
·
Read in 12 days
Yazarı daha önce ne okudum ne duydum ama kişisel gelişime meraklı ve ciddi bir hayvansever olduğu belli. Kişisel gelişime dair can alıcı aforizmaları yok ama kurgusu özgün denebilir. Kurgusunda da anlatımında da : tam bir şeyler çıkacak, güzel cümleler gelecek gibi olup o heyecanı kaçıran eksiklik vardı.. Kitabın vermek istediğinden daha çok ilgimi çeken konu: hayvanlarla insanların kıyasıydı. Yazar,  pek dikkate değer, pek farkındalığı yüksek cümleler kurmuş.  "Nora, şiddetin olmadığı bir dünyada yaşamayı isterdi ama yaşayabileceği bütün hayatlarda insanlar da vardı! "  (S. 194) Bu evrende köpekler varken başka evrene ne gerek var ki ? S. 198 Ayrıca bu cümlelerini destekleyici şöyle bir çıkarımda bulunuyor. Kutup ayısının bir insanı öldürebileceğini ama onu öldürmek üzereyken dahi ona nefretle, kinle bakmadığını söylüyor.. Bu çok doğru.. Güzel bir çıkarım.. Kitabın sonunu beğenmedim. İntihardan onu vazgeçiren etkili bir sebep bulsa çok daha güzel olurdu diye düşünüyorum.   Beğendiğimi söyleyemem.
Gece Yarısı Kütüphanesi
Gece Yarısı KütüphanesiMatt Haig · Domingo Yayınevi · 202156k okunma
752 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 14 days
Aşk ve devrim.. hem aşkta hem devrimde arada kalmışlık hissini şiddetle hissetiğim Vedat Türkali diye bilinen, asıl adı Abdulkadir Pirhasan olan, "Yumruğu yalnızca yazı yazmak için indi" dedikleri, eski Tkp üyelerinden mücadeleci, toplumcu büyük yazarın nefis romanı.. Kitap, aşk romanı olmaktan öte bir dönem romanıdır diyebilirim. 1960 darbe döneminin tarihi bilgileriyle harmanlanan kitapta o zamanki Türkiye devrimci geleneğini de görürüz. Başkahramanlardan Kenan bir gün gözaltında polisten yediği iki tokatla gittiği mücadele yolunu bırakır. İçindeki bu eziklikle, Günsel, Hasan, Sermet gibilerinin mücadeleye devam ettiğini görmesi, kendi deyişiyle "küçük burjuva yaşamı"yla yüzleşmesine sebep olur, eşinin çevresinin inkarına başlar. Evli olan Kenan bir yandan Günsel'e aşık olduğu için arada kalır bir yandan da  kendi burjuva hayatı ve siyasi mücadele hayatı arasında arada kalır. Ve bu bize, genelde üçüncü kişi ağzından,  birden bir bakmışsın birinci ağızdan (kimi zaman Günsel'in, kimi zaman Kenan'ın ağzından) yazılan muazzam üslubla, 1960 yılının siyasi tarihi hakkında bilgi derinliği, insana dair korku , aşk, direniş gibi çok şeyin bilinç akışıyla verilir. Çok sayfalı ama kısa soluklu ve elbette kaliteli bir eser.
Bir Gün Tek Başına
Bir Gün Tek BaşınaVedat Türkali · Ayrıntı Yayınları · 20195.2k okunma

Reader Follow Recommendations

See All
258 syf.
·
Not rated
·
Read in 13 days
Yazarın başarılı kalemini ve muazzam hayal gücünü görme fırsatımız olan  beyaz diş:)) başta büyük hayal kırıklığı hissetsem de kurgu ve mesajlarıyla beni etkiledi. Jack London, Htler'i anlatsin Hitler'i severim. :)  Öyle güçlü, ikna edici ve çok yönlü bakış açısı var. Ciddi anlamda sosyolojik çıkarımlar alabileceğimiz bu güzel:) kitapta, beyaz diş bir metafor. Nasil ki vahsi bir hayvanda savunma içgüdüsü varsa insanda da vardır.. Ve bu, olumsuz deneyimlerle, yöntemlerle ortaya çıktığında insanın da içinde zaten varolan kötü yan ortaya çıkar. Beyaz Diş'te başta olduğu gibi. O, içgüdüleriyle varolur zaman içinde gördüğü eziyetler onu saldırganlaştırır, sevecenlik, heyecan hiç bir olumlu duyguyu bilmez. Sonra el değiştirir(!) "Yeni tanrı"sıyla sosyalleşir, değer verilip sevilir daha farklı duyguları ve  içgüdülerini kontrol etmeyi öğrenir. Biz insanlar gibi. John Steinbeck bir kitabinda (sonradan bakmıştım, sanırım kızılderili atasözüymüş) şöyle diyordu: " Her insanın içinde bir iyi bir de kötü köpek vardır. Kişi hangisini daha çok beslerse kazanan o olur. " kitabın vermek istediği  bu kısım beni etkileyen ve zaten ilgilendiğim bir sosyolojik, psikolojik değişimdir. Bu yanıyla düşünülürse roman sadece melez bir kurdun yaşam hikayesinden öteye geçer. Ama şunu da söylemeliyim ki ortaokulda çocuklara mutlaka okutulması, bir onbeş yıl sonra da tekrar okunması gereken bir kitaptır. On iki yaşında olan bireye de verecekleri vardır, otuz yaşındaki bireye de ayrıca verecekleri vardır.
Beyaz Diş
Beyaz DişJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202076.9k okunma
520 syf.
9/10 puan verdi
·
Read in 24 days
Canım Martin Eden, muazzam karakter.. Her ne kadar London kendi yaşamını anlatsa da O, Martin Eden'in aksine bir sosyalistti ve belki de ideali Martin Eden gibi bir sondu. Yani eğer intihar etmeyip hastalıktan öldüğüne inanacak olursam böyle söylerim tabii. İşçi sınıfından, çapkın, çalışkan, içki ve sigara içen genç bir adamın, burjuva sınıfından bir eve davet edildiğinde evin genç kızına aşık olmasıyla başlayan, hırs, azim ve değişimle gelişen bir hikaye.. Kahramanımız üst sınıf insanların kültürlü ve bilge olduklarını düşünüp hayranlık duyar onlar gibi olmaya çalıştığında bir kütüphaneye giderek okumaya başlar..Bilgeliğiyle onlar hakkındaki düşüncelerinin ne kadar yanlış olduğunu anlar, bu sığ gördüğü insanlardan giderek uzaklaşır. Aşık olduğu kıza rağmen yazma tutkusundan vazgeçmez ve bu tutkusunu, dostunun yaptığının aksine insanlarla paylaşmak arzusu ön plandadır. Nihayetinde tüm dünya onu tanıyacak ve bu Eden'in sonu olacaktır. Bir süreci vardır ki herkes bu ünlü Martin'i yemeğe davet eder. O'nun koptuğu nokta ise burası olur, günlerce " Neden karnımı o zaman doyurmadınız? Onlar o zaman yazılmıştı. " diye isyan eder. Eden artık ne burjuva sınıfına kendini ait hissetmektedir ne de işçi sınıfına ait hissetmektedir. Tutunamaz, yasamına son verir. London bunu öyle gercekçi anlatmıştır ki kahramanımız boğulurken alamadığı nefesin zorluğunu biz de yaşayıp derin nefeslere zorlarız kendimizi :)
Martin Eden
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202392k okunma
Reklam
216 syf.
·
Not rated
·
Read in 13 days
Tarık Tufan melankolik kalemini her zaman olduğu gibi ortaya çıkarmış ancak bunu çok daha iyi yaptığını, cümlelerindeki daha fazla derinliği  okumuş, hissetmiştik. Yazar acının keyfini çıkarıyor, yani bu malzemesini çok iyi kullanıyor. Bunu söylemezsem olmaz. Belki hayatımızdan, belki eski mahallemizden, belki kenar mahalle dediklerimizden.. başları dertten, gönülleri karşılıksız aşktan eksik olmayan, hayatları pamuk ipliğine bağlı, her biri kendi hikayesiyle gelen bir çok karakterle tanışıyoruz. Karakter yaratmada bir özgünlüğü var yazarın, fakat kurgu konusunda eksiği olduğunu düşüyorum.. Yormayan, akıcı cümlelerle hayattan, çerezlik bir kitap.
Beni Onlara Verme
Beni Onlara VermeTarık Tufan · Doğan Kitap Yayınları · 20214,792 okunma
264 syf.
9/10 puan verdi
·
Read in 15 days
Kitabımız dört bölümden oluşuyor. İlk bölümde, 18. yy Fransası'nda yoksul bir anneden dunyaya gelen Grenouille' u taniyoruz. İkinci bölümde kendi derinliklerine girmeye başlıyor ve diğer çoğu dahi gibi tutunamıyor Grenouille..  Kitap da asıl burada başlyor bana göre. Sonrası içsel derinlikler, polisiye, fantastik öğeler derken.. sular seller gibi akıyor.. Anlatım akıcı, konu da sıradışı olunca ardı sıra sürüklemesi olağanlaşıyor.. Yalnızlık ihtiyacini yedi yıl bir mağarada, sadece yatarak karşılayan bu koku dahisi Grenouille, bir gün kendi kokusunun olmadığının farkına varıyor.  Ve kendisine kokuların en güzelini yaratabilmek için artık usta bir katil oluyor. Kokusunu beğendiği insanların kokularını çalarak kendisine, diğer tüm insanların karşı koyamadığı muazzam bir koku yaratıyor. Koku'su sayesinde yaşama dönüp yine koku' su sebebiyle yaşamına son veriliyor. Yazar, akıllardan silinmeyecek bir alegoriyle ruhumuzu okşuyor.
Koku
KokuPatrick Süskind · Can Yayınları · 201922k okunma
565 syf.
5/10 puan verdi
·
Read in 26 days
Sık sık eleştirdim çünkü cidden bu denli bir megolamani görmemiştim: Her kadın onunla olmak istiyor, düşmanı dahil herkes ona yardım için kucak açıyor vs vs .. :) Ah Henri, Canım Henri :) Eğer bu bir karakter romanıysa bilge olmamayışıyla da diğer karakterlerden ayrıldı canım.. Neyse, kabul etmemiz gerekir ki Henri umudunu asla kaybetmedi; hırslı, azimli, zeki ve çevresi tarafından  fikirleri önemsenen, değer verilen bir adamdı. Evet, buna inandırdı beni:) Kürek mahkumiyeti denilince Dostoyevski gelir benim aklıma.. Dostoyevski de bilindiği üzere kürek mahkumiyeti yaşadı. O günler için: "Hapis bendeki bir çok şeyi yakıp yıktı, ancak bunun yanında başka şeyleri  ortaya çıkardı." der. O'nda ortaya çıkan, dine yönelme vs. gibi etkilerdi. Henri'de de ortaya çıkan bir şey oldu. Hapishaneye girerken katil değildi ama hapishaneden kaçtığında artık üç kişinin katiliydi.. Kitap beni; umut, mücadele ve özgürlük tutkusuyla etkiledi. Ancak mücadelenin ve umudun öyküsü olan, uzun soluklu, çok fazla olay ağırlıklı bu kitap; ben gibi biraz daha içsel yolculukları, dinginlikleri seven bir okuru bunca olay örgüsüyle yorup sıkabilir :)
Kelebek
KelebekHenri Charrière · E Yayınları · 20195.4k okunma
504 syf.
9/10 puan verdi
·
Read in 23 days
Unutmuştum Ahmet Ümit'in göz takıntısını.. Tüm karakterlerin gözlerine olan vurguyu ilk sayfalardan alınca "evet" dedim, " Ahmet Ümit okuyorum." Yine herkes güzel, herkes yakışıklı:) Her neyse:)  Yazar, yine tarihi, bu kez mitolojiyi ve hep olduğu gibi polisiyeyi harmanladığı bu kitabını bir solukta okutuyor. "Mitolojiye giriş" :) niteliğindeki bu güzel eserinde; Tanrılar, titanların ilişkileri ve onlar üzerinden insanlığa yapılan göndermelerini ilgiyle okudum. Irkçı, cinsiyetçi, dini, her türlü ayrımcılığa ve "insanlık" a yapılan vurgular tüm kitap boyunca muazzam işlenmiş. Kurban(lar), ırkçılık sonucu mu? Eşcinselliginden ötürü mü? Arkeoloji, mitoloji merakından mı öldürüldü diye kitap boyunca merak ettim.. Katilin kim olduğundan öte, öldürme gerekçesinin bu üç sebepten hangisi olduğunu da merak ettirmesiyle farklılık yaratılmış. Katili tahmin etsem de  sebebini tahmin etmek çok zor oldu benim için. Tabii bu sebebi sonuna doğru öğreniyoruz ve şaşırmamak pek mümkün değil. Bu kendine göre gerekçe de katilin ağzından etkileyici şekilde aktarılmış. Komiser Nevzat ve ekibini her an bekledim.. Gördüm, bu klasik olmazsa olmazdı:) Ahmet Ümit yine araştırma ve yeteneğini cömertçe sunmuş. Keyifli, güzel bir kitap olmuş.
Kayıp Tanrılar Ülkesi
Kayıp Tanrılar ÜlkesiAhmet Ümit · Yapı Kredi Yayınları · 202320.6k okunma
191 syf.
7/10 puan verdi
·
Read in 6 days
Yazıldıktan 80 yıl sonra yazarın torununun torunu; gereksiz yere hakaret oluşturulmasını önlemek gerekçesiyle kitabın, On Küçük Zenci olan adını "On Kişiydiler" olarak değiştirilmesini sağlıyor. Kitaptaki tüm "zenci" kelimeleri de "asker" olarak değiştiriliyor. Kitap, asker adası adındaki bir adaya katil tarafından seçilmiş on kişinin, çeşitli sebeplerle davet edilerek sırayla öldürülmelerini onu alıyor. Bu kişilerin seçilme gerekçesi ise katilin kendince hiçbir şekilde suçları ispat edilemeyecek dolaylı yoldan katillerin cezasını vererek adaleti sağlama isteği. Okuma temposunuzda yavaşlama olduğu süreçlerden birinde kafa dağıtmak amaçlı okunabilecek, sürükleyici, kısa, heyecan uyandırıcı ve sonunda fazlasıyla şaşırtıcı güzel bir kitap.
On Küçük Zenci
On Küçük ZenciAgatha Christie · Altın Kitaplar · 200632.7k okunma
Reklam
80 syf.
7/10 puan verdi
·
Read in 4 days
Yine harika anlatımı, içsel yolculuk, duygusal refleksler, psikolojik davranışlar ve kişilik analizleriyle  damağımda bıraktığı hep o muazzam tat.. Kitabımız, içinde bulunduğu elit çevreye hapsolmaktan sıkılmış, maddiyata doymuş, benliğini yitirmiş burjuva bir adamın artık hiç bir halden, kimseden, herhangi bir şeyden olumlu - olumsuz etkilenememesi sürecinden sonra çevresine, alışkanlıklarına yabancılaşmasıyla, salt yalnız olduğunu hissetmesini konu alıyor. Kahramanımızın, kendini bulma çabasındayken, hayatında bir gecenin dönüm noktası olmasıyla ruhsal doygunluğu aradığını hissetmesinin ardından gerçek hayata, gerçek insanlara yüzünü dönerek daha mutlu, daha üzgün, daha bekleyen, daha seven,  gerçek duygularla yaşayan bir insana dönüşümü derin ve ustaca anlatılıyor.
Olağanüstü Bir Gece
Olağanüstü Bir GeceStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2023144.8k okunma
392 syf.
6/10 puan verdi
·
Read in 13 days
"Toprağa çiçek tohumları ekmekle kendimi gömmek arasında bir yerdeyim.." İlk sayfalarında böyle güzel ifadelerle beni daha çok heyecanlandıran bu kitaptan beklentim zaten yüksekti. Çünkü yazarın içsel diyaloglarını, melankolik kalemini( bazen çok abartılı olsa da) seviyorum. Ama;  şiir tadında, tatlı bir hüzün verecek bir kitap olacak diye beklerken hayal kırıklığına uğradım açıcası. Yazar bir önceki kitabı, "Düşerken"i tekrar etmiş. Başka bir kurgu yapamamış, neredeyse birebir işlemiş.   Bildiğim kadarıyla ikinci romanı bu. Öncesinde deneme yazıyordu ve çok daha iyiydi sanki. Kitaba gelirsem, Hakan'ın iç dünyası başlarda öyle ki, "Werther sendorumu" halt etmiş, Tarık Tufan okuyup bir kez intiharı aklından geçirmeyen var mıdır? :p Şaka bir yana.. kalemini sevdiğim bir yazardır ama roman yazmasa iyi:) Kitabı çok beğendiğimi söyleyemem..
Kaybolan
KaybolanTarık Tufan · Doğan Kitap Yayınları · 20203,200 okunma
1025 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 28 days
Bir Karamazov kolay yetişiyor!! :)
Uzuun soluklu, her gün yanımda taşıdığım için kütlesiyle beni yoran bu eser :) yer yer sıkan konuları dolayısıyla çok da akıp gitmedi diyebilirim. Özellikle Staretz Zosima'nın dini  aforizmaları vardı ki o kısımlara resmen katlanmak zorunda kaldım. Yazarın dine, maneviyata yakınlaşması kitap genelinde kendini fazlaca hissettirdi. Eser, bir aile
Karamazov Kardeşler
Karamazov KardeşlerFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202334.9k okunma
64 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 6 hours
Amok koşucusu.. hasta olma durumu. Saplantılı aşık olmak gibi, hasta olma durumu.. ve kaçınılmaz sonu.. Hiçbir kahramanın adının verilmediği, romantik bir sona sahip, güzel bir kısa hikaye ve  yine bol bol başarılı betimlemelerle dolu Zweig'in muazzam kalemi ve ele aldığı konunun derinliği, artık kendine özgü olan o "Tadımlık" hissini yineledi. Çok keyifliydi.
Amok Koşucusu
Amok KoşucusuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2021112.3k okunma
148 syf.
5/10 puan verdi
·
Read in 6 days
Korku ve arzunun birlikte sürdüğü, ne korkudan ne arzudan uzaklaşabilen  yaşlı, yalnız(salt yalnız) bir adamın öyküsü.. Umudu, arzusu, isteği; (ne derseniz)  mücadeleleri sonucu gerçekleşiyor gerçekleşmesine de, asıl mücadele ondan sonra başlıyor.. Doğru zaman, doğru koşullarda mı gerçekleştirdim? elimdekini koruyacak  gücüm var mı?  Bunları kendine sormamış olmalı ki; çok hırslı yaşlı adam Santiago'nun, hedefine ulasması  hüsranla sonuçlanıyor. Hırs, erk olgusu dikkate değer oranda vurgulanıyor. Avcı olduğundan avlanmak hakkım diyor ama avını korumak için çok daha fazlasını öldürüyor. Hiç bir alıntım yok, okurken keyif almadım, beğenmedim.
Yaşlı Adam ve Deniz
Yaşlı Adam ve DenizErnest Hemingway · Bilgi Yayınları · 202332.3k okunma
656 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 21 days
İyi Kötü.. İyi Kötü.. İnsan!
Konusu herkes ve her şey olan, uzun soluklu bir kitap. (Bu kadar uzun soluklu olmasa da olurdu sanki)    Kitapta etkin karakterler; iki ayrı ailede, her birinde birbirine neredeyse tamamen zıt karakterde olan iki erkek kardeştir.     İyi ve kötü olan iki kardeşten iyi olanı "kötü" bir kadına aşık olur. Kadın onunla birlikte olsa da kardeşlerden diğerini seçmiştir. Dış görünüşün büyüsüne kapılıp, sevilmediğinin farkına varamayacak kadar kör olmuş "iyi", onu alıp yaşam alanını terkederek başka coğrafyada hayallerine kavuşup sevdiği kadınla aile olmayı düşler. Giderler.. Sonra terkedilir. Ama artık hayatında,  yine iyi ve kötü olan iki oğul vardır. Bu kardeşlerden kötü olanı sürekli iyi olmaya çalışır ancak olamaz; hırsına, kıskançlığına her seferinde yenik düşer. Yapamaz, üstesinden gelemez kötü olmanın. Bu mücadelesine babasının ölüm döşeğindeki sözü: "Timsel!"  olur.  "Timsel!" yani; "Yapabilirsin!" Kötü olmak için bi sebep olmalı mı?, insanlar isterse kötülükten vazgecebilirler mi?, iyi olmak çoğunlukla güçsüzlük ve dolayısıyla kaybediş midir?... soruları tüm kitap boyunca irdelenir. Tüm kahramanları hayatımızdandır ve ustaca analiz edilerek yaratılmıştır. Yazar, askerlik konusunda da aykırı ve son derece katıldığım cümleleriyle beni ayrıca etkiledi.     Derin ve etkileyici düşüncelerle, kişilik analizleriyle dolu güzel bir kitaptı.
Cennetin Doğusu
Cennetin DoğusuJohn Steinbeck · Sel Yayıncılık · 20176.4k okunma
Reklam
118 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 4 days
"Ne zaman öleceğimizi bilseydik nasıl yaşardık?"a verilen bir cevap niteliğindedir.  Ölüm günü belli olan bir insanın, bu tarihi öğrendikten sonra geçirdiği günlerin  yaşamak olmadığını net bir şekilde hissettirmiştir. İnsanlardaki empati duygusunun zayıflığı, bencilliği, adalet sisteminin eleştirisi sıkça vurgulamıştır eserde.
Bir İdam Mahkûmunun Son Günü
Bir İdam Mahkûmunun Son GünüVictor Hugo · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2023121.4k okunma
495 syf.
8/10 puan verdi
Dan Brown yine zekasını açıkça gösterdiği, çok ses getiren kitabıyla hayatımın 10 gününe dahil olmuştu:) Bence bundan daha iyi yazdığı kitapları var. Ama sanırım hikayesinin gerçek oluşu( ayinler, gizli tarikatlar, ünlü tarikat üyeleri, bunların iddiaları..) kitabın ses getirmesinde etkili oldu. Kitapta tüm bu bilgileri, sanat eserlerinin neden değerli olduklarını öğrenmenin yanında güzel bir kurguyla, yer yer "daha neler" desem de, sürüklendim.. Yazarın çok da tarzı olmayan şekilde Silas'ın hayatını anlatması, ruhsal derinliğine girmesi hoşuma gitti. Mona Lisa portresinin ve diğer birkaç sanat eserinin detaylarını okumak da keyifliydi. Sonuna kadar da büyük babasının aynini ve öģretmenin kim olduğunu merak ettim. Ayin şaşırttı doğrusu.. Gerçek olduğunu düşündükçe de, Allah akıl fikir versin demekten kendimi alamadım:) Üstün zeka ve yüksek bilgi ile yazılmış başarılı bir romandı
Da Vinci Şifresi
Da Vinci ŞifresiDan Brown · Altın Kitaplar · 200346k okunma
408 syf.
7/10 puan verdi
·
Read in 6 days
Hasat, genç bir asistan doktorun, hayali olan organ nakli ekibine kabul edilmesiyle başlayıp bir anda organ mafyasıyla, bu mafyanın müşterisiyle ve hayatta kalma  mücadelesi içerisinde kendini bulmasıyla devam ediyor. Tibbi müdahalelerden sıkça bahsedilmesine rağmen kolay anlaşılır kelimeler özellikle seçileceğinden okuyucuyu sıkmıyor. Merak, kitabın başından sonuna kadar diri kalıyor. Aşk, kimsesizlik, gerilim, vicdan hesaplasması, eşitsizlik, ameliyatlar, doğuştan annesiz olanlar, öldürülenlerle islenmiş akıcı, heyecanlı güzel bir kitap. Kâh ağladığım, kâh stresten sinirden dudaklarımı kemirdiğim, kâh yüzümde tebessümlerin olduğu güzel sayflalarla doluydu.
Hasat
HasatTess Gerritsen · Doğan Kitap · 20142,465 okunma
111 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 6 hours
Ah bu zamana kadar nasıl okumadım! Nasıl mahrum kalmışım! "Demek ki zamanı şimdiymiş" demem. Bunca zaman mahrum kalmışım! Canım Lennie, zeka geriliği olan bir karakter. George ise gerçek bir vicdan temsili.. Kitabımız bu iki karakterin çıkarsız dostluğu, hayalleri üzerine kurgulu.. Masumiyet, saflık, her şeyin göründüğü gibi olmadığı, sınıfsal ayrım, ırkçılık, fiziksel, psikolojik şiddet, yoksulluk gibi hayatın odak noktası konular işleniyor ustaca işleniyor eserde. Uzun zaman önce bir tiyatro oyunu izleyip çok etkisinde kalmıştım. Lennie çocuk saflığıyla, masumiyetiyle, bu "Yastık Adam" oyunundaki karakteri her an tekrar yaşattı bana. Bu, tuhaf hissettirdi, yine üzüldüm, yine kıyamadım, yine sevgiyle doldum. Lennie'nin masumiyetini asla unutamayacağım. Çok beğendim, çok etkilendim. Okunuyor, okunmalı da!
Fareler ve İnsanlar
Fareler ve İnsanlarJohn Steinbeck · Sel Yayıncılık · 2023172.9k okunma
428 syf.
6/10 puan verdi
·
Read in 12 days
Yaygın, önemli bir bilgiyle başlayacak olursam; Gogol maalesef kitabının devamını, sahip olduğu psikolojik rahatsızlıktan ötürü tamamlayamıyor ve taslağını yakıyor. Devamının gelmemesi iyi olmuş bence. Gogol insanların zayıf karakter ozelliklerine vurgu yaptığı bu eserinin devamını tam aksiyle devam ettirecekmiş neyseki ettirmemiş.. Anlatımı
Ölü Canlar
Ölü CanlarNikolay Gogol · Kitab Klubu Nəşriyyatı · 201623.8k okunma
400 syf.
5/10 puan verdi
·
Read in 18 days
Kitabımız Aysel'in ölmeye yatması ile başlıyor.. Benim ev sevdiğim bölümler de burası oldu, yani Aysel'in ölmeye yattığındaki iç dünyası.. Dönem edebiyatından olan bu kitap; cumhuriyete geçiş sürecindeki karmaşayı, akıl karışıklığını, zor kabul edilmişliği; önyargılarla, kadın erkek ilişkilerine bakış açılarıyla anlatıyor. Bu geçiş süreci bocalamalarını bazen: ilkokul müsameresinde, okul idaresinin "batıya pencere açılması" gerekçesiyle, kültürde yer almayan, kız ve erkeğin birbirine temas ederek yaptıkları, bir ilk olan bu dansın öğrenci velilerinde yarattığı tepkiyle anlatıyor. Bazen de: Aysel'in, öğrencisi Engin'le ilişkisini bir metafor olarak alarak anlatıyor. Aysel bi yandan yaşadığı cinsel birliktelikteliğin üstesinden gelemeyip vicdan azabı duyarken, bir yandan da (vicdan azabını kendine dahi kabul ettiremeyerek ) "aydın insan" olarak, bu yaptığını normal saymaya çalışmak arasında, tıpkı ilkokulda ailelerinin arada kaldığı gibi gitgellerde kalıyor. Aydın olmak şunu gerektirir! ama değerler var.. ? Yok değerler dedikleri geri kalmış düşünceler! .. vs vb.. kafa karışıklığı! Nerede duracağını (varolacağını) bilememek ne zormuş.. " Kadınca mı bu sevinç, uygarca mı batı'ca mı, yoksa geri kalmışça mı, bilemiyorum.." derken bunu çok da güzel hissettiriyor. Beğendiğim bir kitap oldu, okunur..
Ölmeye Yatmak
Ölmeye YatmakAdalet Ağaoğlu · Everest Yayınları · 20194,253 okunma
Reklam
68 syf.
5/10 puan verdi
·
Read in 4 days
Zweig her zamanki ustalığıyla; duygusal derinliklere inip, karekterlerin hissettiklerini çok güzel anlatmış. Betimlemeler tasvirler çok güzel. Ve kadınların iç dünyasını bu derece çözümleyebilmesine şaşırmıyor değilim. Ama.. Kitabımız üç hikayeden oluşuyor. İlk hikayemiz kitabına adını veriyor. Diğerlerinden daha uzun olan bu hikaye; saplantılı aşık bir kadının hissiyatını, yaşadıklarını anlatıyor. Açıkçası hikaye biraz rahatsız etti.. (Kolay kolay da rahatsız olmam hani.) Ben ki, Zweig'in market alışveriş listesini bile bulsam ilgiyle, hevesle okurum. Ama sevmedim.. Diğer iki hikaye de kadın gözünden aşkı anlatıyor. Beğenmediğimi söyleyebilirim
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022226k okunma
360 syf.
6/10 puan verdi
·
Read in 6 days
Kitabın ilk 50 sayfası tam bir karmaşaydı. İsimler, yerler, olaylar. Mesela ben o sayfalardan sonra anlayabildim anlatıcı çocuğun kız olduğunu. O zamana kadar erkek sanıyodum:) Her kitaptan mutlaka bi şey öğreneyim istiyorum (bi süre sonra unutsam da) Bu kitaptan tek öğrendiğim; saksağanların doğanın baş belası olmaları oldu:) Kitaptan genel
Bülbülü Öldürmek
Bülbülü ÖldürmekHarper Lee · Epsilon Yayınevi · 202072.5k okunma
240 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 11 days
Bir şehre gittiğinde orayı başka bir şehre benzetirsin ya. Neredeyse gördüğün her sokağı başka bir yerin sokağına benzetirsin falan. Kitap okurken ben de tam öyle oluyorum. "Bu kitap şu kitabı anımsatıyor, buna benzer bir şeyi şu yazar da işlemişti.." diye düşünüyorum sıkça. Ama bu kitabın hiçbir yerinde böyle bir hisse kapılmadım.
Dorian Gray'in Portresi
Dorian Gray'in PortresiOscar Wilde · Mitra Yayınevi · 201173.7k okunma
72 syf.
6/10 puan verdi
·
Read in 3 days
Kitabın, asıl tarihinden 100 yıl sonraki zamanda yazılmış olduğu izlenimini verilmiş. 100 yıl sonraki dünya nüfus sayısını neredeyse tam tahmin etmiş. Bilimselliğini görüyoruz burada Landon'ın. Bir salgının, insanlık üzerindeki etkisini; hayatta kalma mücadelesinin ne adaleti ne teknolojiyi tanıdığını, medeniyetin, bir salgınla yıkılabileceğini, yine bir salgınla; hayvanlar dahil tüm canlıların neredeyse ilkel yaşama dönebileceğini , ama her koşulda, güçlü güçsüz yer degiştirse dahi güçlünün güçsüzü ezdiği mesajları açık bir şekilde veriliyor. "Uygarlık çöküyor ve herkes kendisi için yaşıyordu." ise insanlığın ne kadar bencil, dağılmaya tükenmeye müsait olduğunun güzel bir tanımı.
Kızıl Veba
Kızıl VebaJack London · Türkiye İş Bankası kültür Yayınları · 202032.8k okunma
160 syf.
7/10 puan verdi
·
Read in 6 days
Hikayemiz; genç bir adamın tüm her şeyi bırakıp küçük bir kasabaya yerleşerek doğa ile iç içe yalnız yaşamaya başladığı günlerde bir baloya katılması ve ardından Lotte adında bir kadınla tanışmasıyla başlar.. Birinin aşkından ölmenin dayanağını farklı bakış açısıyla sunmuş. Ateşli, ölümle sonuçlanan bir hastalıktan hiç bir farkı olmadığını, karşılıksız aşkın en iyi sonucunun intihar olduğunu direkt söylemiş.. Ve sanırım tam da burada bazı intiharlara ilham oldu bu kitap. Yani intiharı direkt özendirmesi, güzellemesi, tek son olarak nitelendirmesiyle.. Yoksa etkileyici cümleleri, ruh halini yansıtmalarını güçlü bulmadım. Bu kadarıyla, insanların ruhuna girip, derin yaralarını kanatıp intihar etmelerine katkısı olmazdı diye düşünüyorum. Tabi döneminin ilki olmasının da etkisi mutlaka vardır yasaklanmasında ve çok konuşulmasında. Kitap beklediğim gibi değildi. Ve sanırım atladığım şuydu ki; bu kitap 1700 lü yıllarda yazılıyor o zaman eşi benzeri yok. Ama şimdi bunun gibi "hastalıklı aşk"ı anlatan çok sayıda başarılı eser var. Yazar sıkça sanat ve doğa ilişkisine dikkat çekmiş. Sınıf ayrımını, soyluların gözünden "diğerleri"ni güzel anlatmış.. İçim acıdı Werther'i dışladıklarında. Aşk acısına da içim acıdı.. Ölümünün saatlerce sürmesi, acısının ölürken bile peşini bırakmamasına da içim acıdı. Ahh Werther..! İyi ki tanıdım..
Genç Werther'in Acıları
Genç Werther'in AcılarıJohann Wolfgang Von Goethe · Parodi Yayınları · 2018121.7k okunma
96 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 5 days
Zweig'ten, yine bir çırpıda okunan, "keşke daha çok zamanımı alsaydı, uzun uzun okuyabilseydim" dedirten derin bir kitap. Dostoyevski'nin "Kumarbaz"ı nı da yakın zamanda okuduğumu belirtirsem; kumarhanede geçen sayfaları okudukça iki kitabın iç içe geçtiğini hissettim. Hırstan tüm iradesini yitirmiş genç bir adam ve o adama 24 saat içinde; acıma, koruma, şehvet, aşk, nefret ve sonunda duyarsızlık duygularını yaşayan bir kadının hikayesi. Güzeldi.
Bir Kadının Yaşamından 24 Saat
Bir Kadının Yaşamından 24 SaatStefan Zweig · Dokuz Yayınları · 2019127.6k okunma
Reklam
216 syf.
6/10 puan verdi
·
Read in 4 days
Yazarımızbu kitabında kendini anlattığını düşündürüyor. Eğer kısa sürede (aslında kendisine iki yil süre veriliyo ancak son 25 gün kala yazma kararı alıyor) kitap yazması istenmeseydi, hiçbir zaman kendini anlatacağı bir kitap yazmayacaktı belki de. Kısa sürede yazilabilecek en iyi senaryo kendi hayat senaryomuz oluyormuş demek.. Kitapta en cok dikkatimi çeken özellik; insanlarin bağlı olduğu ulusa ait karakteristik özellikleri belirtmesiydi. Bunu tüm kitaba sık sık yerleştirmiş. Fransızlar soğuk, Ruslar iyi kumar oynar, Prusyalılar fevri, İngilizler inatçı, yahudiler cealsaretli vs vs.. Aşk olgusu da irite edici şekilde yer almış kitapta. Aslında aşk değil bana kalırsa Aleksey'in Polina'ya duyduğu. Neyse.. Gelelim asıl konu kumara; kumarda , kazandığın anda çekilmeyi bilmek önemliymiş. Ama bunu yapmak çok zor. Cünkü insanlar hırslarına yenik düşer. Bunun en iyi örneğini babaannede gördük. Özellikle kitabın sonlarına doğru Dosto'nun resmen yakarışını gördüm. Yaşadığı zor günlerde hissettiklerini yazmış. Evet zorlama bir roman olduğu açık. İyi ki de okudum tabi.
Kumarbaz
KumarbazFyodor Dostoyevski · Koridor Yayıncılık · 201769.2k okunma