"Çok açıkça, çok çaresizce sevilmeyi, sevebilmeyi istiyorum. Hâlâ çok safım; neyi sevip neyi sevmediğimi çok az biliyorum ama lütfen bana kim olduğumu sorma. Tutkulu, bölük pörçük bir kız, belki?"
Sırça fanusun içinde ölü bir bebek gibi tıkanıp kalmış biri için dünyanın kendisi kötü bir düştür. Bir gün bir yerde -okulda, Avrupa'da, herhangi bir yerde- o boğucu çarpıtmalarıyla sırça fanusun yeniden üzerime inmeyeceğini nasıl bilebilirdim?