ne olur kim olduğunu bilsem pia'nın
ellerini bir tutsam ölsem
böyle uzak uzak seslenmese
ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
otelleri bomboş bulmasam
içlenip buzlu bir kadeh gibi
buğulanıp buğulanıp durmasam
ne olur sabaha karşı rıhtımda
çocuklar pia'yı görseler
bana haber salsalar bilsem
içimi büsbütün yıldız basar
bir hançer gibi çıkıp giderdim
ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
singapur yolunda demeseler
bana bunu yapmasalar yorgunum
üstelik parasızım pasaportsuzum
ne olur sabaha karşı rıhtımda
seslendiğini duysam pia'nın
sırtında yoksul bir yağmurluk
çocuk gözleri büyük büyük
üşümüş ürpermiş soluk
ellerini tutabilsem pia'nın
ölsem eksiksiz ölürdüm
"Böyle bir akşamda hasta döşeğinde yatmak, ölüm tehlikesiyle karşı karşıya bulunmak ne hazin! Bu dünya öyle güzel ki! Buradan ayrılıp bilmediğimiz bambaşka bir dünyaya göçmek zorunda kalmak çok acı olsa gerek!"
Yorgunum,
Biliyorum sen de yorgunsun.
Hiçbir uykunun,Pazar'ın,tatilin gideremeyeceği bir yorgunluk bu.
Şehirden,ülkeden,evinden,AVM'lerden, televizyonlardan,işinden,arkadaşlarından, olan-olmayan ilişkilerinden, kendi halet-i ruhiyenden bile yorgunsun.
Ama hiçbir şey yapacak halinde yok,
Biliyorum
Harp bitti. Maktuller harp meydanında yatıyor. Bütün çığlıkları, ızdırap ve kin çığlıkları sustu. Her beşeri kasırgayı takip eden sükut, bütün bu şeylerin ne kadar boş olduğunu ne iyi gösterir!