Yürümenin; sporla ilgisi olmadığını, özgürlükle olan derin bağlantısını, yalnızlık ve sessizlikle birlikte muhteşem bir kombinasyon oluşturduğunu, yavaşlığındaki ritmin ahengini, enerjik bir ruhun anahtarı olduğunu hissettiriyor yavaş yavaş. Adeta bahsettiğim bu betimlemelerle içinize doğru yürüyor ve vardığı menzilde yürüme içgüdünüze dokunuyor, uyandırıyor yürümeme uykusundan.
Tarihten de yararlanıyor yürümenin felsefesini aktarırken. Özellikle Nietzche‘nin, Rimbaud’un, Rousseau‘nun, Kant’ın ve Gandi’nin yürümelerini ve bu yürüyüşlerin bu şahsiyetlerde uyardığı hissiyatı aktarıyor. Kıyas yapıyor yürüyüşler arasında. Nietzche’yi kendi yapan yürüyüş ile Kant’ı farklı kılan yürüyüşün farklarına değiniyor. Kutsal yanını da ele alıyor yürüyüşün, özellikle Hristiyan hacılarının bu meşakkatte buldukları hissiyatı, Gandi’nin sivil itaatsizliğinde yürümeye olan teşvikin etkilerine değiniyor.