Kerimova Rovshana

Kerimova Rovshana
@KRovshana
No matter how many books you read, there are some things in this world that you never, ever, ever, ever... ever fucking understand.
Siz farklı bir İnsansınız, ama herkes gibi olmak istiyorsunuz. Bu da, bana kalırsa, dddi bir hastalıktır.
Sayfa 160Kitabı okudu
Reklam
Gerçi, azizim, insanın başkalarını kendisiyle ölçmesinin saçmalığını her gün daha fazla farkediyorum. Ama kendimle öyle çok uğraşıyorum ve bu kalp öyle fırtınalı ki - ah, bırakıyorum başkaları kendi yollarında gitsinler, yeter ki onlar da beni kendi yolumda rahat bıraksınlar.
Çocukların neyi, niçin istediklerini bilmedikleri konusunda, bütün yüksek öğretmenler ve hocalar hemfikirler; ama çocuklar gibi yetişkinlerin de bu yeryüzünde sendeleye sendeleye dolandıkları, onlar gibi, nereden gelip nereye gittiklerini bilmedikleri, aynı biçimde gerçek amaçlar için uğraşmak yerine, bisküi, pasta ve huş sütlacıyla yönetildikleri konusuna gelince: kimse buna inanmak istemiyor, ama sanırım, elle tutulacak denli açık bu.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bir hayal!
Tabii büyüsünü yitirmeyen gülünç hallere düşmeyen, ateşi sönmeden değişen ve gelişen sevgiyi nerede aramalı? Bu dünyayı saran rahmetin, bu tabiat kudretinin gerçek, tabii rengi nedir?" Gözlerini bir peygamber gibi uzaklara dikiyor ve sisler arasında aşkı, onun rengine, ışığına bürünmüş bir kadınla birlikte, basit fakat tertemiz, nurlu bir hayal halinde görüyordu. Muhayyilesinin bu avare taşkınlığını hemen dizginleyerek gülümsüyor ve "Bir hayal! Bir hayal!" diyordu.
Oblomov gençliğini her şeyi bilen ve hiçbir şeye inanmayan, bütün hayat meselelerini çoktan çözmüş, her şeyisoğukkanlılıkla incelemiş gençler arasında geçirdiği halde, halâ dostluğa, aşka şerefe inanıyordu. Bütün aldanmalarına rağmen gene de inancını yitirmemişti. Hâlâ kadınların saflığına inanıyordu. Büyük bir değer verdiği bu saflığa çok şeyler feda etmeye hazırdı. Fakat yüreğindeki bu temiz inancı açıkça söyleyecek kadar da iradeli değildi. Erdemi gizliden gizliye tadıyor, fakat konuşurken erdemi küçümseyip alaya alanlara katılıyor, onlarla birlikte her şeyi inkâr ediyordu. Bir laf kalabalığı ortasına atılan iyi, gerçek ve temiz bir sözün ne kadar ağır bastığını, konuşmaları nasıl başka bir yöne çevirdiğini hiç fark etmemişti. Bilmiyordu ki sahte bir utanmayla değil, cesaretle ve uluorta söylenen bir söz dedikoduların iğrenç gürültüleri arasında kaybolmaz, toplum hayatının derinliklerine bir acı gibi iner, kendisine her zaman bir sedef bulabilirdi.
Reklam
Reklam
95 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.