ROMEO: Şu güzel bayan da kim?
UŞAK: Bilmiyorum efendim.
ROMEO: Parıldamayı öğretiyor bütün meşalelere
Bir Habeşin kulağındaki pırlanta gibi,
Asılmış gecenin yanağına sanki;
El sürülmeyecek kadar güzel,
Dünyaya fazla gelen değerli bir taş bu,
Akranlarından çok değişik ve başka,
Ak bir güvercin kargalar arasında.
Durduğu yeri kaçırmayayım dans bitince,
Şu kaba elim kutsansın onunkine değince.
Gönlüm hiç sevdi mi bugüne dek?
Sevdiyse, yalanlayın gözlerim. Görmedim çünkü
Bu geceye dek gerçek güzelliği.
En yararlı şey bile yanlış kullanılırsa
Yok edip doğru sonucu ulaşır zarara
Kullanmayı bilmezsen, iyi döner kötüye,
Kötü de bazen yücelir erdemmiş gibi.
Şu minicik çiçeğin taze filizlerinde
Zehir de var, iyileştiren özler de:
Koklanırsa, dinçlik verir her yerine insanın
Tadılırsa, öldürür tüm duyuları, durdurur yürüğü.
İnsanın içinde de, otlarda olduğu gibi,
Karargah kurmuştur birbirine düşman iki kral;
Biri erdem, öteki gemsiz istem,
İçlerinden kötüsü egemen oldu mu bir kez
Kurt kemirip çürütür tez elden o bitkiyi.
Bu manasız ve yabancı hayatta bir tek şeye hakikaten sarılmış, hakikaten inanır gibi olmuştu. Bu da karısı idi. Muazzez'in varlığı Yusuf için büyük, boşlukları dolduracak mahiyette bir şey değildi, fakat onun yokluğu müthişti.