Zamanı saatlerle, dakikalarla değil, güneşin doğup batmasıyla değil, onunla ölçüyordum: "Onu gördüm - görmedim, göreceğim - görmeyeceğim, gelecek - gelmeyecek.."
Bu akşam anladım ki, bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş. Gene bu akşam anladım ki, onu kaybettikten sonra, ben dünyada ancak kof bir ceviz tanesi gibi yuvarlanıp sürüklenebilirim.
Bana ne olacak? Kaderimde neler var? Tam bir belirsizlik içinde olmak ne kötü şey. Geleceğim yok, bana neler olacağını tahmin bile edemiyorum. Geçmişe bakmaya da korkuyorum, orada daha çok mutsuzluk var. Bunları hatırlamak bile kalbimi parçalamaya yetiyor.