Kalbim çok şey öğrendi ve yaşadı. Bu sayede bilgeliği, deliliği, akıllılığı öğrendim. Ama anladım ki, bu da zor bir iş. Çünkü, bilgeliğin olduğu yerde fazlaca üzüntü var. Çok öğrenmek isteyen kişinin çok acı çekmesi gerek.
İnandığın ol özendiğin değil , benzemek için sürüklendiğin yerde çoğu insani duygular yok .
Yüzlerce binlerce kişiye vitrin olmak için esas dostlukları ve arkadaşlıkları ıskalarsın . Lüks bir ev olsanda içeriyi dolduracak eşyalar ve sahte olmayan sohbetlere , mutluluklara ihtiyacın var .
Bomboş bir evi kimse sevmez , herkes fotoğraf çeker herkes beğenir , herkes gezebilir de ama kimse kalmaz .
Yitirilen değerlere ....
Seni dağladılar, değil mi kalbim,
Her yanın, içi su dolu kabarcık.
Bulunmaz bu halden anlar bir ilim;
Akıl yırtık çuval, sökük dağarcık.
Sensin gökten gelen oklara hedef;
Oyası ateşle işlenen gergef.
Çekme üç beş günlük dünyaya esef!
Dayan kalbim üç beş nefes kadarcık!
Kara bir pençede yine ruhum
Ufacık umutların ipildeyen ışıklarının bile söndürüldüğü yer burası
Vakitli gülmelerimin vakitsiz hesabı belli ki
Soruların cevabının yasak olduğu bir terazideyim
Gerçi bildiğim yada bulduğum hiç bir cevabım olmadı yaşımca
Susa susa , parça parça koparıldım yaşamaktan
Ölmeden öldüğüm ve bunu göremeden gömdükleri için üzgünüm.
Bir gün olurda bakan olursa penceremden içeri.
Bilsin ...
Neden? Kelimesinin bıçak olup yağdığı bir gecede ,yüreğimi gere gere yürüdüm.
Kimsenin bakmak istemediği bir resim gibiymiş ömrüm.