Biraz daha yüksekten çığıralım
Türkülerimizi, ey Sicilya Musaları,
Sevmez önüne gelen ağaççıkları,
Bonu bükük ılgınları:
Ormanlar, evet bir Consul’a yaraşmalı
Üstüne türküler yakacağımız ormanlar.
Gelmiş Cuma’lı Yücenin pek eskiden
Söylediği çağ gelmiş,
Yeniden başlıyor düzen,
Yeni bir çağ doğuyor şimdi.
İşte gelmiş geri Virgo, çıkıyor
Bu görüş de önemli bir felsefi savdır. Doğrusu, bu savı destekleyen çeşitli şeyler sayılabilir. İlkin, sınır sorularında -bunlar çoğu kez felsefi sorulardır- insan güçlerinin tümünü, yani duyguyu, arzuyu, düşü de -bir şair gibi- kullanmalıdır. İkincileyin, anlık için felsefenin temel gerekleri hiç de ulaşılabilir değildir – onları, olabildiğince, başka yollarla da kavramaya çalışmak gerekir. Üçüncüleyin, anlıkta bulunan her şey, daha önce şu ya da bu bilime aittir. Böylece felsefeye yalnızca anlığın sınırlarındaki ya da sınırlarının tamamen ötesindeki bu şiirsel düşünceler kalır. Bu türden daha başka gerekçeler de bulunabilir belki.
Kendim adlandıracağım kendimi
Şu isimle, Arıtma Müshili.
Bütün yolları birbirine karan ben
Vazgeçtim şairlerin dilbilgisi kitabından,
Taşıdım meyhaneye, kerhaneye
Aristoteles’in keskin zekasını,
Hevesli ozanlar yanılmasın diye
Burada yorumlamalıyım kendimi:
Bunun için dudaklarımda kapın şimdi
gezginliğin ilmini.
Girmek için cennete, cehennemden
Bilgelikler çağındayız. Her yandan bilgece sözler akıyor. Fakat peşinden gidecek bir tek bilge bile yok. Ya da sen gitmiyorsun. Böyle bir çağ gerçek bir şamanın çağı değildi. Olsa olsa şaman imgelerinin çağıydı. Şaman fotoğraflarının, at fotoğraflarının, siyah beyaz yazar fotoğraflarının ve hayaletlerin çağı. Hayaletlerinizi icat etmekti
Sıradan hatalar, düşüncesizlikler, daha yapıldığı anda yanlışlığı fark edilen önemsiz insanca davranışlar ya da insan halleri vardır.
Bir de insanın kişiliği ve yolu haline gelmiş tutarsızlıkları, kendine söylediği ve sonra da inanmaya başladığı yalanları, karşısındaki kim olursa olsun oynamaktan zevk aldığı oyunları vardır.
Oysa insan, aklında