Kur'ân bir yaşam kılavuzudur. Yaşandıkça daha iyi anlaşılır. Nasıl " bal bal " demekle ağız tatlanmıyorsa, Kur'ân'da okunup yaşanmadıkça tadı anlaşılmayacaktır. Biz onu niçin ve nasıl okuyoruz, soralım kendimize.
" Kur'ân' hayat bahşeden bir kitaptır. O, her zaman ya kalbimizde ya dilimizde ya da hayatımızdadır. O , hayat programımızdır. Ona göre hayata bakarız. Akidemizi, ibadetimizi, hukukumuzu ona göre tanzim ederiz. Bu nedenle sık sık onunla iletişim kurmamız gerekir."
Mâlik bin Dinar der ki : " Ey Kur'ân okuyucuları! Ey ehl-i Kur'ân! Okuduğunuz Kur'ân sizin kalplerinize ne ekti ona bir bakın. Nasıl ki yağmur arzın baharı ise okuduğunuz Kur'ân' da mü'minin kalbinin baharıdır."
"Bilinki dünya hayatı, bir oyun, bir eğlence, bir gösteriş, aranızda bir övünme, mal ve evlatta bir çokluk yarışından ibarettir. Tıpkı bir yağmur gibi ki bitirdikleri çiftçileri imrendirir, sonra kurumaya yüz tutar. Bir de bakarsın ki sararmıştır, ardından da çer çöp hâline gelmiştir. Ahirette ise ya çetin bir azap yahut Allah'ın bağışlaması ve hoşnutluğu vardır. Dünya hayatı sadece aldatıcı bir yararlanmadan başka bir şey değildir."
( Hadîd 57/20)
Dağda dolaşırken yakma kandili,
Fersiz gözlerimi dağlama gurbet!
Ne söylemez, akan suların dili,
Sessizlik içinde çağlama gurbet!
Titrek parmağınla tutup tığını,
Alnıma işleme kırışığını,
Duvarda, emerek mum ışığını,
Bir veremli rengi bağlama gurbet!
Gül büyütenlere mahsus hevesle,
Renk renk dertlerimi gözümde besle!
Yalnız, annem gibi, o ılık sesle,
İçimde dövünüp ağlama gurbet!..
(1923)