“Olmadığınız bir şeyi olmayı hedeflerseniz, başarısızlığa mahkumsunuz. Kendiniz olmayı hedefleyin. Kendiniz gibi bakmayı, davranmayı ve düşünmeyi hedefleyin. Kendinize en sadık versiyonunuz olmayı hedefleyin. Kendiniz olma haline kucak açın.”
“Koşmak zorunda değilsin, düşersen kalkmak zorunda değilsin. Düştüysen bir süre çayır çimenin tadını çıkar. Sana sürekli koşmanı söylüyorlar. Bense sadece annenin çocukluğunda söylediği bir sözü hatırlatacağım: koşma düşersin.”
“İnsanlar şehir gibiydi. Bazı kötü yönleri var diye bütün şehirden nefret etmezdiniz. Sevmediğiniz yanları, birkaç tane tehlikeli ara sokağı ve mahallesi olabilirdi ama bir şehri yaşanır kılan şey iyi yönleriydi.”
Bu kitabın hasar bırakacağını az çok biliyordum ama bu kadarını tahmin etmemiştim. Kitabı kendimde bir anne olarak okudum, okurken sık sık evladıma baktığım da oldu.
Bir çocuğun, çocukluğunu, en güzel zamanlarını ve bundan sonrasını yok eden bir anne ve baba. Tabii anne baba demek için şahit lazım.
En çokta her şeye rağmen sürekli kahkaha atan o küçük masum Diana… Tamamen öğrenilmiş çaresizlik benim için.
Doğduğu andan itibaren anne ve babası tarafından şiddete maruz kalan Diana’yı anlatıyor ve bu hikayenin gerçek bir hikayeden uyarlanmış olması. Nereden bakarsak elimizde kalıyor ve maalesef şu an hala bu durumu yaşayan milyonlarca çocuk var.
İnsanlığın özeti.
Cezaevinin en kötü en pis yeri 72. Koğuş.
Kendi halinde olan Ahmet Kaptan’a annesinden para gelir ve cezaevinin seyri değişir. Herkes bu paradan faydalanmanın yollarını bulur. Ahmet Kaptan, yedirir içirir ama bir gün gelir paralar suyunu çekince Kaptan’ın üzerindeki pantolona cekete ayakkabıya kadar alıp satarlar. Tam bir vefasızlık örneği ve bu durumu günümüzde de yaşıyor oluşumuz. 100 sayfalık bir kitap ama verdiği mesajlar çok büyük ve çok kıymetli. Kitabı çok beğendim çok akıcı çabuk bitmesi üzse de kolay kolay akıldan silinmeyecek kıymetli bir eser.
72. KoğuşOrhan Kemal · Everest Yayınları · 20205.5k okunma
Cümlelerin altını çizmekten yorulduğum bir kitap oldu. Yazarın daha öncede bir kitabını okumuştum onu da çok beğenmiştim bu da kesinlikle şahane bir kitaptı. 61 mektuptan oluşan deneme diyebiliriz buna. Her bir mektup, her bir cümle ders niteliğinde.
Sevgili Dost,
Kim kazandı?
Diriler mi, ölüler mi? Çobanlar mı, sürüler mi? Efendiler mi, köleler mi?
Kim kazandı?
Sevgili Dost,
Herkes kaybetti ölüm kazandı, mezar taşlarına “Huve’l Bâki” kazındı.