Dini inanç ve bilimin farklı doğalarına ve ikisi arasındaki ilişkinin karmaşıklığına değineceğim bir yazı olacak.
İnanç, doğası gereği manevi ve kişisel bir deneyimdir ve bu yüzden görmek gibi maddi dünyaya ait kriterler ile değerlendirilemez. Bilim, deney ve hesaplamalar ile sonuca ulaşır ancak bunlar mutlak doğrular değil, mevcut en iyi bilgilerdir.
Bilimin bu seyri ve tavrı ile bir yaratıcıya ispat olarak sunulması, yaratıcıyı basite indirgemektir. Çünkü maddi ve manevi algı arasında fark vardır ve mutlak doğru olan bir varlığı yani yaratıcıyı, mutlak doğrudan kaçık bir disiplin ile yani bilim ile açıklamaya kalkmak şirk koşmanın bir varyantıdır.
Maddi ve manevi algı arasındaki karmaşık ilişkinin günümüzde manipülasyona uğraması ve bu sayede de o yüce yaratıcıyı ya da dini kendi küçük çıkarlarımıza alet etmemiz bizim zavallı halimizin dışa vurumudur. Hangi din olduğu farketmeksizin günümüz dindarlarının zanlarıdır ve mensup olduğu dine balta vurmasıdır.
Dindarlar, mensup olduğu dine en çok zarar verenlerdir.
Yaratıcıyı yüceltecek olanlar, tüm kurmaca tanrıları ve dinleri reddeden, sanatvari yaratıcı kişilikleri ile düzene baş kaldırıp, onu yıkanlardır.