Bir insanı tanımak istediğimizde, onun hayat hikâyesi, en derin gerçek hikâyesi nedir diye sorarız. Çünkü her birimiz bir biyografiden, bir hikâyeden ibaretiz. Her birimiz, algılarımız, duygularımız, düşünce ve eylemlerimizle, ki bunlara konuşmalarımız, sözlü anlatılarımız da dahildir, bilincinde olmadan, içimizde sürekli kişisel bir anlatı kurarız, biz işte o anlatıyızdır. Biyolojik ve fizyolojik açıdan birbirimizden pek farklı olmasak da tarihsel açıdan, anlatı olarak her birimiz biriciğiz.
İnsanın, kendi yazgısından uzaklaşmasının nedeni belki de Tanrı'nın ondan uzaklaşmasıydı. İnsanların yüreklerine, her şeyin mümkün olduğu bir dönemin isteklerini esinledikten sonra, başka şeylerle ilgilendi. Dünya değişti, yaşam daha da zorlaştı; buna karşın Tanrı, insanların düşlerini değiştirmek için geri dönmedi.
Bu yalnızlık da yarın öbür gün derslere, sınavlara çalışma mecburiyetine daldığımda bulanıklaşacak, azalacak şüphesiz. Ama şimdi, o sahte azim söz konusu değil ve ben geçici bir boşluğun içinde dönüp duruyorum.
"İnsan, yazgısına ihanet etmek için doğar. Tanrı, yüreklerimize gerçekleştirilmesi olanaksız istekler koyar."
"Neden?"
Geleneğin sürdürülmesi gerekiyordu, belki bu yüzdendir.
Yaşayacak birkaç saatinin kaldığını düşünerek, varlığının tadına varmaya çalıştı. Boşunaydı; insanın, yaşamının hangi günü olursa olsun, herhangi bir karar almaya gücü olmadığını keşfetmişti.
"Ben hiçbir düke, hiçbir hükümdara hizmet etmem," dedi Leonardo, "hiçbir şehre, hiçbir ülkeye, hiçbir imparatorluğa da ait değilim. Ben yalnızca görme, kavrama, düzene sokma ve yaratma tutkusuna hizmet ederim ve sadece eserlerime aitim."
Yine onun kollarında olmayı, göğsünde uyumayı aklımdan çıkaramadığıma göre nasıl bir çılgınlık bu? Ya haysiyetim, gururum? Sevmemen gereken birini sevmekten daha acı bir şey olabilir mi hayatta? Ama nereden bilecektim dünyaya kötülük etmek için geldiğini?
"Sevgilim," diye yalvardı, "beni yanında götür! Babam olacak bu yabancı adamdan kurtar beni, zindandan beter bu evden kurtar beni. Milano'dan al götür beni! Bana seni ebediyen sevecek miyim diye soruyordun, götür beni buradan, dünyadakine benzer bir sevgi yukarıda da varsa eğer ebediyen seveceğim seni. "