Merhaba değerli kitapsever dostlarımız,
Kitap okuma grubumuzun 6. kitap okuma etkinliğinde Ağustos ayı için Nietzsche'nin hayatını ve düşüncelerini, ümitsizliği ve yanılsamaları konu alan Irvın D. Yalom'un Nietzche Ağladığında isimli kitabını okumaya karar verdik. Beraber okuyup, düşünüp, sohbet edip, araştıracağımız bu süreçte sizler de etkinliğimize alıntı, incelemeleriniz ve yorumlarınız ile katılabilirsiniz. 🙂
Günaydın, değerli üyelerimizden Esma Turgut'un kaleminden güne güzel bir soru ile başlayalım. Siz bu soruya ne cevap verirdiniz?
Bugün Stefan Zweig'ın "Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu" kitabını bitirdim ve sizlerle bu kitaptan aldığım alıntıları paylaşmak istiyorum:
"Kendimi seninle onun arasında pay etmek istemiyordum; bu yüzden kendimi sana, hayatını bana aldırmadan yaşayan erkeğe değil, fakat bana muhtaç olan, beslemek zorunda olduğum, öpebildiğim ve sarılabildiğim bu çocuğa adadım."
"Fakat sen kimsin ki benim için? Sen, beni asla, asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep, ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için?
Ve bir soru sormak istiyorum sizlere: Gerçekten birini sevmek, o kişi seni tanımasa, görmese bile sevmeye devam edip hayatını o kişi için harcamak mıdır?
Sevmek bu kadar basit ve yaralayıcı bir durum değildir. Tüm alışılmışın dışında bir duygudur. Bir amaca yönelik olmamakla beraber değersiz ve alelade bir duygu da değildir elbet.
"Aslında sevgi bir kişiyle olan ilişki de değildir; eğer kişi, sadece bir tek insanı sever ve onun dışındaki tüm çevresine kaygısız kalırsa, onun sevgisi sevgi değildir, ya alabildiğine bir bencilliktir ya da ortak yasam birliğidir, " der
Erich Fromm
Sevgi bir tavır, bir yönelimdir.
Konuyla ilgili