Beni onaylarcasına "Hissediyorum, buralarda," dedi Doruk. Rüzgâr sesini dilim dilim doğruyordu adeta.
Varlığının büyüsünü karamsarlık bozdu. Sadece bir his. Beni yangınlara sürükleyen bir his. Bana yalanlar söyleyen bir his. O his bana, Tolunay'ın beni orada beklediğini söylüyordu. Köprünün tepesindeki elektrik direğini görmüştüm, yaklaştıkça kısılan gözlerim bir ışık aradı. Direğin tepesinden umut dilendim. Git gide sönen lamba can çekişerek titredi ve kendini karanlığa teslim etti. Ben de elektrik direğinin şeği gibi titriyordum. Çok zayıf hissediyordum.
"Korkun onları çağırıyor," diye uyardı Doruk.
"Ne yapacağımı bilmiyorum." Korktuğumu inkâr edemezdim. Korkmamak aptallıktı.
"Bence bu çok güzel. Çok farklı koşullarda büyümüş olmalıyız. Fakat böyle yan yana dururken fark o kadar da büyük görünmüyor."
"Aramızdaki farkları belirleyen yetiştiğimiz koşullar değil. Ilgi alanlarımız, tutkularımız, amaçlarımızdır."
"Limon Sahaf'ın temizliğini başka birine bırakmıyorum çünkü benim işim sahaftaki her şeyin güvenliğini ve takibini kapsıyor. Tüm sorumluluğu tek başıma almanın gururunu ya şamayı seviyorum."