Murad ve Gökçen aşkını ilk kez Alper Çağlar'ın üstlendiği 'Börü' dizisinde görmüştüm. Dizide, Gökçe ile Murad'ın kavuşamaması tesadüf değildi. 'Deli Kurt' romanına bir gönderme vardı. Bugün, nihayet romanı bitirdim. Roman ile ilgili güzel bir özet sunacağım, ancak bu özet spoiler içerir şimdiden teşekkürler.
Roman,
Gönül, kader adına
Bir tuzağa atılmış.
Gönül birçok duygudan
Ve oddan yaratılmış
Yasa neymiş, anlamaz;
Tasa çeker, inlemez,
Gönül ferman dinlemez,
Çünkü aşka satılmış.
Gönül için acı ne?
Her söz gider gücüne.
Gönüllerin içine
Biraz ağu katılmış...
Bu kitap yazarın ruh halini ve buhranlı durumunu anlatıyor ve Türk Edebiyatı'nda ilk reenkarnasyon örneği olarak değerlendirilebiliriz. Kitabı bir yıl önce okumama rağmen, beni oldukça etkiledi ve çok derin izler bıraktı. Kitap bittiğinde bende, her okuyucuda olduğunu düşündüğüm bir gizem duygusu oluştu. Kitapta, Yek, Güntülü Leyla Mutlak, Ayşe Pusat'ın öğrencileri gibi gizemli karakterler de vardı ve birçoğu gerçek hayattan uyarlanmış karakterlerdi. Bu eser sayesinde, Nihal Atsız'ın buhranlı yapısını daha iyi anlamak mümkün. Benim için önemli bir kitap ve kesinlikle tavsiye ediyorum. Okuduktan sonra, aklınıza takılan soruları ve gizemleri çözmek için aşağıya link bırakacağım, linki ziyaret edebilirsiniz. Ancak, kitabı henüz okumamış olanlar önce kitabı okumalı ve daha sonra linke göz atmalılar.
Link:
" misakizafer.com/2019/08/24/atsi... "
Kitap sürükleyici Türk-Moğol İmparatorluğunu güzel anlatmış. Tarihi açıdan kitapta doğrular da var, yanlışlar da var. Ancak ülkemizdeki propaganda yapımı diziler ile algı yapılarak okumayan milletimiz Anadolu Türk beyliklerine, Karamanlara, Moğollara karşı kin, nefret ve düşmanlık duyuyor. Bu benim kendi eleştirim. Onun haricinde kitap sürükleyici, bazı bölümleri sıkıcı olsa da kitabı tam bırakmak üzereyken yeni bir gelişme yaşanıp insanda merak uyandırıyor, bu da akıcılığı sağlıyor. Son olarak, kitabın arkasında yazan şu satırları aktarmak istiyorum:
"Cengiz Han için Avrupalılar barbar deyip geçerler. İran, Arap ve Osmanlı müverrihleri de bu büyük ve çok büyük hükümdar için zalim, hunhar, dinsiz, kâfir gibi sıfatlar vermekten ve sıralamaktan geri kalmazlar. Şark tarihlerinde onun klişe halini alan unvanı şudur: 'Cengizi fitneengiz!'
Pek açıktır ki ona Avrupalıların barbar demesi bütün Avrupa’yı yenmesindendir. Eğer Avrupa Cengiz Han’ı yenseydi bu zaferle iftihar edilecekti ve ondan kuvvetli bir insan ve şanlı bir mağlup olarak bahis olunacaktı!...
Yenilme acısı Avrupa’yı hala kin içinde tutuyor.
Doğunun tarihçileri, manasız bir din gayretiyle Cengiz Han’a hücum ettiler, büyüklüğünü inkâra yeltendiler. Fakat hiçbir müverrih, onu tarihten dışarı atamadı. Çünkü o, bizzat bir tarihti. Sevenler de, sevmeyenler de o tarihi okumak, tanımak mecburiyetindedir."