İnsanlar doğayı yeniyoruz diye daha büyük bir sevinç ve mutluluk peşine düşmüşlerdi. Kimdir yaradılışı yenen? İnsan beyni mi? O da yaradılışın bir yaratığıdır.
Her biri belki bin tanesine aşkından, ondan başka kimseyi sevmek olasılığı olmadığından, yolunda ölmeyi canına minnet bileceğinden, kısaca dünyada ne kadar soğuk yalan var ise hepsinden söz açmaya başladılar.
Benim gibi hayatta hiçbir şeyin zevkli olmayacağına bir kere kanaat getirmiş olanların yaşayışları bir tesadüftür ve yine bir tesadüf onları hayattan kolaylıkla ayırabilir.
Neresini düzelteceğimi bilmediğim bu yaşantımı sürdürmenin anlamsızlığını seziyorum yok olmayan doğru hızlı bir gidişin farkındayım henüz koruyabildiğim bazı özelliklerim varken daha insan olduğumu hissederken bu gidişe bir son vermeliyim yoksa çok geç olacak ve kendimi affetmeyeceğim...
Istırap insanoğlu için gündelik ekmek, ölüm ise sadece bir kaderdi, ikisinden de kaçılamazdı. Asıl dava, derin bir şekilde yaşamak ve kendi kendisini gerçekleştirmek, ölümlü hayata şahsi bir çeşni vermekti.
Belki bizim gerçek yolumuz budur...Hüzünle arkamıza ve özlemle ileriye doğru bakmak, huzuru arzulayarak ama daima huzursuzluk içinde durmaksızın yollarda olmak. Çünkü hedefi belli olmayan ama ısrarla gidilen yoldur asıl kutsal olan, tıpkı bu gece çıkış kapısının nerede olduğunu bilmeden karanlığa ve tehlikeye doğru yürüdüğümüz yol gibi gibi
Ve bakışlarım ansızın bir şeye takılıp kaldı. Pardösülerden birinin yan cebinin biraz şişkin olduğunu keşfetmiştim. Yaklaştım ve şişkinliğin dikdörtgen biçiminden Bu biraz şişmiş olan cepte ne taşındığını anlar gibi oldum:bir kitaptı! Dizlerim titremeye başladı: bir KİTAP! Dört ay boyunca elime tek kitap almamıştım ve bir kitabı, insanın birbirine eklenmiş kelimeleri, satırları, sayfaları görebileceği,farklı, yeni, yabancı, dikkati başka yerlere yönlendirici düşünceleri okuyabileceği, izleyebileceği, beynine alabileceği bir kitabı sadece kafamda canlandırmanın bile aynı zamanda hem heyecanlandırıcı hem de
uyuşturucu bir etkisi vardı.
Biraz fazla zalimce yargılamış olmuyor musun onu? Hüzünlü küçük sırrından bir anlamda zevk alıyor olabilir ve her türlü eleştirel yoruma da açıktır böylesi tutarsız bir davranış, kabul, ama mutlaka cinfikirli bir zerafet düşkünlüğü yüzünden yapıyor olması gerekmez bunu. Duyguların en güçlüsü, en kalıcısı, en kapsayıcısının ‘hüzün’ olduğunu unutma