Hayatın incisi saydığın şeye can atacaksın, Ve kendi gözünde bir yüreksiz kalarak yaşayacaksın.
...
Atasözündeki çaresiz kedi misali:
Balık ağzıma gelsin, ama ayağım suya değmesin.
Çocuk bencildir, kendi merkezlidir, talepkârdır, hazza yönelir. Zaman içinde sosyal ve ahlaki kuralları öğrenerek yavaş yavaş büyür, sorumluluk almaya başlar, olgunlaşır. Oysa mükemmeliyetçi kişiler erken dönemden itibaren "doğru" ve "yanlış"larla büyürler.
Aslında olayların hep olumsuz yönlerini düşünürüm. Bu sanki hayatın içine girme korkusu gibi. Bir şey yaşayacaksın ama olumsuz ihtimaller yüzünden ondan uzaklaşıyorsun. Bu ihtimalleri o kadar çok düşünüyorsun ki düşünceler içinde boğuluyorsun.
Kendilerini özel hisseder ve diğer insanlar için de özel olmak isterler. "Özel olma ''isteği, onları sürekli üstün performans göstermek zorunda bırakır, bu da daha çok yorulmalarına neden olur.
Mükemmelliyetçilere göre, zorlayıcı duyguların (kızgınlık, kıskançlık, üzüntü) dışarı yansıtılmaması gerekir. Bu duyguları hissetmenin ve bunların etkisiyle davranmanın kişiyi güçsüz gösterdiğine inanırlar.
Kimse bizim çektiğimiz acıları gerçekten bilmiyor.Kim bilir büyüdüğümüzde, şimdiki acılarımızı ve üzüntülerimizi saçma bir şeymiş gibi hatırlayacağız belki ama yetişkin olana kadar ki bu uzun ve can sıkıcı dönemi nasıl yaşamamız gerekiyor? Bunu kimse söylemiyor.
Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar; önce haysiyetlerini sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar.
~MK ATATÜRK
Aşağılıyorsun, bizzat kendini aşağılıyorsun ruhum!
Kendini onurlandıracağın zaman gelip geçiyor. Çünkü herkesin tek bir yaşamı vardır ve seninki hemen hemen tamamlandı, kendine saygı duyan biri değil, diğer insanların ruhlarında kendi mutluluğunu arayan birisin.
Başka birinin ruhundakileri izleyip anlamadığı için bedbaht olana pek sık rastlanmaz; fakat kendi ruhunu yakından takip etmeyenlerin bedbaht olması kaçınılmazdır.
Hiçbir şeye şaşırmamayı ve hiçbir şeyden etkilenmemeyi; asla aceleci, üşengeç, şaşkın, kederli, durup dururken sırıtan, ya da tam tersine sinirlenen ya da etrafına kuşku dolu bakışlar atan birisi olmamayı öğrendim.