Ana-babalarımızdan alacaklı olduğumuz bir gerçek de olsa, geçmiş yeniden yaşanamaz. Bazı insanların daha elverişli koşullarda yetişmiş olmasının yarattığı eşitsizliğe isyan etmek de bizi kendi sorumluluklarımızı görmekten alıkoyabilir.
Dünyayı politik liderlerin ve sistemlerin yönettiği bir
gerçek mi? Yoksa, insanın kendisinin yarattığı ve teknoloji denilen bu dev başına buyruk hızla ilerliyor ve politik sistemlerle liderler de dahil olmak üzere hepimizi birlikte sürüklüyor mu? Özgür insanın uygarlığın ürünü ve göstergesi olduğunu söyleyenler özgürlükle neyi kastediyorlar? insanlık kendi geleceğinin denetimini elinde tutamadığında özgürlükten söz edilebilir mi? Bunların yanıtını sizlere bırakıyoruz!
Vaktiyle doğayla olan mutlu beraberliğinden kopan insan, onun yerine geçecek ve yaşamına anlam katacak bir başka beraberliği bulamadığı gibi, artık doğaya da geri dönememiş ve umudunu uzaydaki başka dünyalara yöneltmiştir.
İnsan hem yapan, hem bozan, hem seven, hem kıran bir varlıktır. Bu çelişki onun, kendisini ve diğer insanları anlayabilmesini güçleştiren en önemli etmenlerden biri olmuştur.