Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.30
Clair de Lune
Clair de Lune
@Lady_M
İnsanların veremediği huzuru veren kitaplar var...
169 reader point
Joined on July 2017
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Yorum yapmak için kitabın devamı Senden Sonra Ben'i okumayı ve sinema filmini izlemeyi bekledim. Kitabı kafamda iyice oturtmak, karakterleri düzgün analiz edebilmek, biraz da sanırım hazmedebilmek içindi. Açıkçası sonunun böyle olacağını düşünmemiştim başlarken, o yüzden beni derinden etkiledi. Konusuna gelecek olursak; hayatını dolu dolu yaşamayı seven, genç, başarılı ve yakışıklı Will yağmurlu bir sabahta kendisine bir motorsiklet çarpması sonucu felç geçiriyor ve boyundan aşağısını kullanamaz hale geliyor. Hayatını böylesine tadını çıkararak dolu dolu yaşayan bir adamın belki de dünyada başına gelebilecek en kötü şeydir yatağa ve bir sandalyeye bağımlı kalmak, en temel ihtiyaçlarının bile başkaları tarafından karşılanması. Will'in ailesi hayatına farklı bir renk katması amacıyla Louisa Clark'ı işe alıyor. Louisa hayat dolu, enerjik, gülmeyi seven, iyi niyetli ve kendi küçük dünyasındaki rutinlerle bile mutlu yaşayabilen biri. Tabi kaderin bu iki insanı bir araya getirmesinden sonra, her ikisi için de özellikle de Lou için hiç bir şey eskisi gibi olmuyor. Empati yaptığımda Will'i anlayabiliyorum ve isteğinin kendi bencilliğinden kaynaklandığını düşünmüyorum. Başkalarına bağlı yaşamak, o insanların da hayatını kısıtladığını düşünmek zaten içinde bulunduğu durumu daha da zor hale getiriyordur onun için. Keşke böyle olmasaydı sonu diyor bir yanı insanın okurken. İçimde bir yerlerde hep hatırlayacağım karakterler olarak kalacaklar. Umarım gerçek hayatta kimse böyle bir sınava tabi tutulmaz...
Serinin 3.kitabında pek umduğumu bulduğumu söyleyemeyeceğim. Ancak kafa dağıtmak ve yüzde tebessüm bırakması bile yeter. Normalde 3 günde bitirebileceğim bir kitaptı ancak sadece uyumadan evvel başucu kitabım olsun günün stresini üzerimden atsın istedim. Konusuna gelecek olursak iki düşman aile arasında barış sağlanması adına yapılan bir evlilik sözleşmesiyle başlıyor olaylar. Evlilik sözleşmesi imzalandığında kızımız tam da evlilik çağında diyebileceğimiz bir yaşta okuyanlar anlayacaktır :) Julie Garwood'un kadın karakterleri çoğunlukla komik, sakar, patavatsız ve saf olurlar. Sara da sıraladığım özelliklere fazlasıyla sahipti. Özellikle şemsiye sahneleri favorimdi. Aşk anlamında çok yetersiz buldum kitabı. Oldu bittiye geldi sanki. Çiftler arasındaki duyguyu yakalayamadım maalesef. Kitabın en büyük eksisi bu bence. Onun dışında keyifli zaman geçirmek isteyenlere tavsiye ederim okumalarını...
Tarihi aşk yazarları arasında komik replikler kullanan 1 numaralı isim kesinlikle Julie Garwood :) Şu ana kadar okuduğum tüm kitapları kesinlikle yüzümü güldürmeyi başarmıştır. Özellikle kadın karakterleri muhteşem; hem saf, hem zeki, hem komik oluyor. Crown's Spies serisinin 2. kitabı. Serinin ilk kitabı Kadere İnanır mısın karakterleri Lion ve Christina'yı burada da görüyoruz. Caine ve Jade'i çok seveceksiniz ve tam birbirine uygun bir çift olduğunu okurken anlayacaksınız. Jade'in gerçek kimliğine de şaşıracaksınız. Tek beğenmediğim kısmı olayların açığa çıkma şekli çok oldu bittiye gelmiş. Biraz daha detaylandırılabilirdi. Kısıtlı zamanımda ben keyif alarak okudum. Okumayı düşünenlere tavsiye ederim...
Reader Follow Recommendations
Çerezlik diyebileceğimiz türden bir kitap. Boş zamanınız çoksa vakit geçirmek için okunabilir. Onun dışında size bir şey katmaz. Ben sadece akşamları boş kalan yarım saat zamanımda okuyarak 2 haftada bitirebildim. Çok sürükleyici diyemeyeceğim o yüzden. Kitabın kapağına aldanıp erotik kitap sanılmasın. En fazla 30-40 sayfasında cinsel içerikli sahneler var. 400 sayfalık bir kitap için çok da abartılı değil bence...
Kitabı bitirdiğimde ben ne okudum şimdi sorusuyla kalakaldım. Nasıl hastalıklı bir ilişki ve nasıl karaktersiz 2 kişiydi dedim Selim ve Yelda için. Böyle bir aşk olamaz aşk bu değil bence. Olsa olsa 2 takıntılı insanın bir araya gelmesiyle oluşabilecek sağlıksız bir ilişki olur. Yalanlar, ihanetler, saygısızlık, gurursuzluk ne ararsanız var ilişkilerinde. Erkeğin istediği kadınla birlikte olup kadın aynısını yaptığında ihanete uğramış gibi bunalıma girmesi zaten tamamen saçmalıktan ibaretti. Kadının da evli bir adamla gönül eğlendirmesi, hatta bir ara gelecek düşünecek kadar paronayaklaşması da cabası. Kitapta güneydoğudaki töre cinayetlerine değinilmiş ama araştırmaya giden grubun sonuca ulaştığını bile okuyamadık bu kitapta. Yani o konuya boşuna değinilmiş oldu. En yürek burkan kısmı Hejayla olan kısmıydı. Onun dışında bu kitap tamamen sınıfta kaldı...
Danielle Steel kitaplarındaki sıcak aile ilişkilerini hep sevmişimdir. Bu kitabında üç farklı çiftin çocuk sahibi olabilmek için mücadeleleri, karşılaştıkları zorlukları ve sonunda bu yola girerken hayal ettikleri gibi olmasa da amaçlarına ulaşmalarını görüyoruz. Ancak kitap tanıtımına aldanıp bu çiftlerin birbirleriyle bir bağlantı kuracakları fikrine kapılmayın benim gibi, yoksa siz de eee hani ne zaman olaylar birbirine bağlanacak diye bekler durursunuz :) Kitapta tamamen farklı 3 öykü işlenmiş, ona göre okursanız eminim size de güzel bazen de hüzün dolu duygular bırakacaktır...
3 serilik bir kitabın daha sonuna geldim. Bu son kitabı okurken ilk kitabın neden ilgimi çekmediğini belli oldu. Çünkü asıl anlatılmak istenen şeyler son kitapta toplanmış. 700 sayfalık bir kitaptı ama 1 haftada su gibi akıp gitti. Fi gençlik dizisi tadında, Çi geçiş kitabı tadında, Pi ise asıl kitap tadında oldu benim için. Serinin dezavantajı olaylarda rolleri olsa da çok fazla insanı detaylandırması. Bu hem yeri geldiğinde sıkıcı hem de kafa karıştırıcı olabiliyor. Bu kitapta asıl açıklanması gereken ya da daha önce tüyoları verilmiş anlara değinilmedi. Bundan sonrası spoilere girebilir. Kitabı okumayanlar için uyarayım. Örneğin Ada'nın ölüm anı, Bilge'nin doğum anı, Ali'nin Bilge'yi kaybettikten sonraki ruh hali, Can ve Bilge'nin evlilik kararı alma anları, Duru'nun sonu, Sadık'ın son durumu vs... Bu kadar herşeyi detaylandıran bir kitapta insan bunları da görmek istiyor. Özge ve Deniz için Çi'den beri ne kadar da birbirine uygun iki karakter. Bunlar bir araya gelebilseler diye geçirmiştim içimden. Yazar bu kitapta sesimi duymuş oldu sanki. Duru kesinlikle hakettiği sonu buldu. Can da öyle elbette. Yalnız Eti'nin de payı olan olaylardan hiç bir hasar veya tepki almadan sıyrılmasını doğru bulmadım, söylemeden geçemeyeceğim. Kitapta din, felsefe, psikoloji, bilim, siyaset konularına oldukça fazla değinilmiş. Bunlar da epey araştırma gerektiren şeyler. Yazarın emeğine sağlık...
Serinin 2.kitabıyla devam ediyoruz. İlk kitap kadar elimde oyalanmadı neyse ki. Biraz daha merak uyandırıcı ve isimlerle bölümlere ayrıldığı için daha anlaşılır olmuş bu kitap. İçeriğinde özellikle Deniz'le ilgili bölümlerde düşündürücü ve ders niteliğinde altı çizilebilir cümleler vardı. Ülkemizde hatta dünyadaki düzenin derinlerinde neler yattığına değinilmiş. İlk kitapta güçlü ve kendince karakter sahibi olduğunu düşündüğüm kişiler hayal kırıklığı yarattı. Can Manay'dan bu kitapta daha da nefret ettim. Kitabın sonu nereye bağlanacak merak ettiğim için ara vermeden 3.kitaba geçeceğim...
Uzun zamandır vakit bulduğum halde elimde böylesine oyalanan bir kitap olmamıştı. İçeriğinde bilgece sözler, hayata dair ince mesajlar olsa da konu gereği maalesef beni içine çeken bir kitap olmadı. Neden dizisinin yapıldığını anlayabiliyorum, çünkü okurken bana hissettirdiği şey günlük bir gençlik dizisi izliyormuşum hissi oldu. Elbette farklı düşünenler, çok beğenenler vardır. Olmasa bu kadar popüler olmazdı eminim. Başladığım seriye devam edeceğim yarım bırakmaktan hoşlanmadığım için. Umarım diğer iki kitap biraz daha içine çekmeyi başarır beni...
Konusunu ilgi çekici bulup aldığım kitaplardan biridir. Zira yazarın okuduğum ilk kitabı Nefes. Kitap iki dönemde geçen olayları paralel bir şekilde anlatıyor. 1989 ve 2014 yılları. Eski dönemde geçen kısmıyla günümüz kısmının bir şekilde birbiriyle bağlantısı olduğu belli ancak olayların nasıl birbirine bağlanacağı kitabın sonlarına kadar gizemini koruyor. Almanya tarihi konusunda yeterince bilgim olmadığı için dönem siyaseti ve yönetimini anlamak biraz kafa karıştırıcı oldu benim için. Hatta kitabın başlarında Hausser isimli Stasi ajanını devletine sadakatle bağlı, suçlulara hakettikleri cezaları vermeye odaklı biri olarak düşünmüştüm. Ancak adamın içinden psikopat ve takıntılı bir katil çıktı resmen. Bir aileyi görev adı altında yok etmesinden tutun da, günümüze kadar bir çok suçsuz insanı zevk için öldürmesine kadar sayısız suçtan sorumlu. Eski polis memuru Ravn ve kayıp abisini arayan Louise'nin yollarının kesişmesi de bu olaylarla bağlantılı. Oldukça sürükleyici bir kitap. Polisiye türünde okumayı seven insanlar beğeneceklerdir diye düşünüyorum.
Kitabın ismi cerrah ama bu kadar tıbbi terim kullanmaya gerek var mıydı emin değilim. Açıkcası okurken beni yordu ve sıktı. Belki belli başlı şeylerin daha iyi ifade edilmesi ve kurgunun eksiksiz sağlanması için gerekiyordur ama eminim ki bir çok kişi benim gibi sıkılmıştır bu durumdan. Kitabın konusuna değinecek olursak açıkça belirtilmemiş olsa da, ruh hastası bir katilimiz söz konusu. İşlediği cinayetlerin gerekli olduğunu, bunun bir ritüelin devamı niteliğinde olduğunu ve hastalıklı düşüncelerinden zevk almasının aslında zaten olması gereken şey olduğunu düşünen bir ruh hastası üstelik. Cinayetlerini işlerken de profesyonelce çalıştığı ve tıbbi bilgilere sahip olduğu anlaşıldığı için zamanla kendisinden "Cerrah" diye bahsedilmeye başlanıyor. Sürükleyici bir polisiye ve gerilim kitabı olmuş. Yazar zaten severek okuduğum yazarlardan. Serinin geri kalanını en kısa zamanda tamamlayacağım.
Öncelikle kitabın kapağına ve cildine vurulup ilgimi çektiğini belirteyim. Satın alma sebeplerimden biri budur. Yazarın daha önce basılmış 3 kitabını da okudum. Geçmiş dönemlerde sosyal medyadan da takip ediyordum yazdığı hikayeleri. Kitaplarında en güzel bulduğum şey aile bağlarının sıkı olması. Günümüzde ne yazık ki insanlar yalnızlaşmaya, bağlarsa iyiden iyiye zayıflamaya başladı. Hiç değilse okuduğumuz şeylerde bunları hissetmek güzel. Kitap karakterlerimiz Kuzey ve Selin'e gelecek olursak; esas adamımız yakışıklı, zengin, soğuk ve ulaşılması zor, esas kızımız ise güzel, körkütük aşık, plancı ve fazlaca ezik ne yazık ki. Güncel romantik kitaplarda klişe denebilecek konular oldu artık bunlar. Kitabın fazlaca +18 kurguya girdiğini de söylemem gerekiyor. Yarısından fazlası buna ayrılmış, üzgünüm. Aşk için cesaret gerekir belki ama Selin'in aşk için gösterdiği cesaretten çok kendi karakterinden ödün vermekti bana göre. Kuzey gibi her gün farklı çiçekte bal arayan erkek karakterlerin de karşılarına çıkan her kadını aynı kefeye koyup, gözlerinde değersiz bir konumda tutmaları ve nasılsa hevesim geçince biter mantığıyla bir ilişkiye başlamalarına çok kızıyorum. Böyle karakterlere de fazla masum kadınları yakıştırmıyorum. Herkes layığını bulmalı bir yerde değil mi :) Eğer bu tarz kurgular hoşunuza gidiyorsa okuyabilirsiniz ama ben aradığımı bulamadım ne yazık ki bu kitapta...
Judith McNaught benim en sevdiğim yazarlardan biridir. Ne yazsa okurum diyebileceğim ender yazarlardandır. Genelde tarihi aşk romanları unutulmayacak gibidir ama güncel romanları da bir o kadar kaliteli. Artık kitaplarının çevirisinin yapılmaması bizler için gerçekten büyük kayıp. Yayınevleri böyle kaliteli yazarlar yerine iki kelimeyi bir araya zor getiren, kelime dağarcığı bir elimin parmaklarını geçmeyen, sosyal platformlarda ergen çocukların okuma oranına göre yazan insanların kitaplarını basmayı tercih ediyorlar. Belki bu kitapta da bilim, sanat veya kültür anlamında kendinizi gelişirecek bir şey bulamazsınız ancak, düzgün davranış, önyargının kötülüğü, hiç bir şeyin görüntüden ibaret olmayacağı gibi insanı değerlerin önemini öğrenir veya tekrar hatırlamış olursunuz. Bu da kaliteli zaman demektir...
Kitaba başlarken biraz önyargıyla yaklaştım. Konusu klişe ve kurgu hatalarıyla doludur diye düşünmüştüm. Ki bu konuda haklılık payım olduğunu hala düşünüyorum. Ancak kitap oldukça sürükleyici ve sebep-sonuç ilişkisi belli başlı mantıkla bütünleştirildiği için benim severek okuduğum bir kitap oldu. Konusuna gelecek olursak; uçak kazasında yanındaki kadınla karıştırılan Avery isimli kadının ağır yanıkları sebebiyle kendini ifade edemeyecek durumda olması sonucu estetik ameliyatıyla ölen kadına benzetilmesiyle herşey başlıyor. Yerine geçtiği kadının bencil, çıkarcı ve nefret edilen bir karakteri olduğunu anlaması pek de uzun sürmüyor. Üstüne üstlük bu kadının bir de senator seçimlerine katılan kocasını öldürmeyi planlayan kişiyle işbirliği yaptığını öğrenmesiyle işler iyice arap saçına dönüyor. İşin içine aşk da girince Avery hem sevdiği adamı hem de yeni ailesini korumak için mücadele etmeye başlıyor. Kitapta aşk, dram, aile ilişkileri ve polisiye hepsi bir arada. Ben cidden beğendim, okumak isteyenlere tavsiye ederim.
Bir serinin daha sonuna gelmenin haklı gururunu yaşamaktayım. Zira son dönemlerde sürekli historical okumaktan biraz yavaş ilerledim okuma konusunda. Yazarın okuduğum ilk kitap serisiydi. Anlatımı yormayan, az çok tahmin edilebilir konular üzerine olsa da yine de çok da sıktığını söyleyemem. Kitabın konusuna gelecek olursak önceki kitaplardan isimlerini duyduğumuz Lord Wyndham (Grey Sommers) ve Ajan Cassie Fox ana karakterlerimiz. 10 yıl önce Fransada tutsak edilen ve tutsaklığı bilinmeyen Grey herkes tarafından öldü kabul edilirken okul arkadaşı Kirkland olayın peşini bırakmamıştır. Ajanlarından Cassie'yi bir ipucu bulmak üzere Fransaya gönderir ve hikayemiz böylece başlamış olur. Bundan sonrası kaçış süreçleri, Grey'in yeniden dünyaya adapte olmaya çalışması, bu süreçte Cassie ile aralarında oluşan yakınlık ve ailesine kavuşmasıyla devam ediyor. Cassie'nin ajan olmadan önceki yaşadıkları sebebiyle birbirlerini oldukça iyi anlıyor olmaları da aralarında aşk doğmasını sağlıyor. Ancak bir lordun bir ajanla olması kabul edilecek midir onu da okuyarak öğrenebilirsiniz...
