Ah Leyla

Ah Leyla
@Leylimleyley
Henüz hiçbir şeye dokunmamış, hiçbir şeyden bir mut- luluk duymamış, hiçbir şey elde etmemişken böyle bir kapış- la bir av yapıp kenara çekilme halini anlayamıyordu. Üstelik avlanan olmak da pek vahşi, pek sevimsiz bir şeydi. Kendine alıştırmak, ehlileştirmek, sahip olmak varken, bunları yapa- bilecekken avlanmak ne çirkin bir şeydi. Üstelik başka hiç- bir çaresi olmayan, açlıktan ölecek olan ya da kendisine hiç- bir şey sunulmayacak olan, Allah'ın herkese verdiği ağaç kō- kü, yaprak, filiz, meyve, bal... gibi şeyleri de iştahına uygun bulmayan ancak avlanırdı. Leylâ niye ava çıksındı ki, o kadar mı, o kadar mı çaresizdi? Sonra avlar hep daha masum, gü- zel, silahsız şeylerken, avlayanlar çirkin, vahşi, sinsi ve yanı- na kolay kolay varılmayacak mahluklardı. Leylâ avları avla- nandan çok beğeniyor, dişleyeceğine dişlenmeye rıza göste- receğini anlıyordu. Ama kadınlardan pusuya yatıp avlanma- ları, kendilerini bir peynir parçası kadar tehlikesiz gösterip hareketsiz durmaları, sadece az bir şeyle iştah açmaları, avla- n kandırmaları, türlü hileleri ile hüner göstermeleri bekleni- yor, bu halin üzerine övülüyor, takdir ediliyor, yoksa bir şe- ye tutulmuyorlardı. Bununla övülecek olsa, "ne güzel kafes- ledin, şimdi rahatına bak" dense yerin dibine gireceğini, za- ten de yerinin ancak orası olacağını anlıyordu. Aksi halin ya- ni bir başka yaramazın, uğursuzun avı olmayı da titretici bir şey olarak görüyor, derin bir beceriksizlik kabiliyeti ile diş tırnak donanmiş olduğunu anlamasa da sanki seziyordu. Ne avlanacağını, ne av olacağını sanmıyordu. Sanmamak nedir? yor, Galiba, yapmamak. Yapmadı. Kıpırdamadı.Seyretti.
Sayfa 109
Reklam
Leyla üniversite öğrencisiydi. Ama bu çimlere uza- nan, neşeli ama niye neşeli, fikirdayan, özgüvenli, geleceği- ni planlayan, hocalarına tapan, gerçek hatlı hiçbir duygula nımı, ıstırabı olmayan, şekil almayan sadece hız alanlardan değil; öbüründen: kül dökülmüş gibi ışıksız, umutsuz, hafif aralık ağzından üst dişleri görünen, kötümser ama niye kö- tümser olduğu belli, ham o kadar ham ki en iyisinin bile ol- ması çok çok zaman alan ve bu zamana onunla şüphesiz ki benzeri olmadan tahammülün mümkün olmadığı gençler. Her şeyi çok yavaş, çok geç, çok eksik ve ıstırap çekme ih- timali kalmadığı zaman öğrenecek olanlar. Vaktinden evvel hem de çok evvel olmanın ıssızlığı başka bir şey ile ölçül- mez. Her geçtiği zaman koridorunda başka bir tenhalık, her zaman boşluğunda çok az geçildiği belli izsiz, işa- retsiz loşluk. Her zaman bölümünde zamana hiç değmediği- itelediği ni, zamanı yaşayan, tüketen, öğrenen ve diğer periyoda ge- çenler gibi bir birbirine değme, yaşadığının farkındalığı ol- madan hep kendi içine gömülü bir sır olarak kalmak. Ço- cuklukta ve ilk gençlikte bu hallerin, bu hep önde ve sıçra- yışlı, havalı gidişlerin, bir parıltı olduğu sezilir ve bir mem- nuniyet duyulur. İnsanların da, hayatın da, her şeyin de ter- cih ve tüm düzeninin doğal akışa göre ve bunun bildik insan hallerine göre olduğu çok geçmeden anlaşılınca her bilinen, görülen, farkına varılan yeni bir sır olarak saklanması zo- runlu bir bedeni ve zihni yük olarak bu yol heybesine atılır.
Sayfa 106
Gençlikte insanın içi bomboş olduğundan içine ne düşse büyük gürültü çıka- nıyor elbet. Her şeyin iyi ya da kötü aksi pek büyük oluyor. Zaman geçince halbuki en güzel, en yüksek şeylere bile bir yerin kalmadığı, her türlü etkilenmenin vaktiyle tüketildiği ve şimdiden sonra olacak olanın ve biçimlendirecek olanın bu vaktiyle dolanlar olduğu anlaşılıyor.
Sayfa 106

Reader Follow Recommendations

See All
Yıllar çabucak, pek de bir iz bırakmadan, daha önemli bir şeye yetişecekmiş gibi ezerek de değil yalnızca, geçiverdi.
Sayfa 106
Sen Bacon bu halinle, bu ellerinle, gözlerin- le, kulağında olmayanlarla, perde ve ağırlıklarınla bir insan ağırlığındasın. Böyle yaradılmıştın, kendinden çok şey um- dun, herkes kendinden çok şey umar, herkes kendinin hayal kırıklığıdır, umudun kibrindi, aklın ahmakların hayranlığı, sana verilenleri pek de iyi kullanamadın, senden çok iyiler, hayal edemeyeceğin kadar iyiler var, senin işin onlarla. Bana bu denmez; dense, derin bir aşağılanma duyarım, denmese, derin bir özlem duyarım.
Sayfa 97
Reklam
Reklam
85 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.