Kısacası, onunla ömür boyu ayrı kalmak zorunda olduğumuzu, kendi kendime durmadan yinelemeliyim. Ama soluk aldığım, düşünüp hissettiğim sürece onu sevmemek de elimde değil.
En parlak yıldızların bile üzerinde lekeler vardır. Miss Scatcherd’inki gibi gözler yıldızların parlaklığını görmezler de ancak bu ufak tefek lekeleri seçerler.
Bence yaşam çok kısa. Günlerimizi kin gütmekle, bize yapılan kötülüklerin çetelesini tutmakla geçirirsek çok yazık! Bu dünyada hepimizin, her birimizin bir sürü kusuru olduğu su götürmez.
“İncil’i okuyup Hz. İsa’nın dediklerini, yaptıklarını anlamalı. Onun sözlerini yasa, davranışlarını örnek bellemeli.” “Ne diyor o?” “Düşmanlarını sev. Sana sövene sen hayırdua et; seni nefretle hor görene iyilik yap.”
Dibi tutmuş çorba da yanık patates gibi berbat bir nesnedir; insan açlıktan ölse bile birkaç kaşık yedikten sonra kusacağı gelir. Kaşıklar ağır ağır kalkıp iniyordu. Kızların çorbayı tattıklarını, yutmaya çabaladıklarını görüyordum. Ama, her biri de bu çabadan hemen vazgeçti. Daha kimse kahvaltı etmeden, kahvaltı sona ermişti! Bize nasip olmayan nimetler için şükran duaları okunduktan sonra bir ilahi daha söylendi, yemekhaneden dersliğe aktarma yapıldı.