Ben pek de iyi bir kameraman değildi. Akıllı telefonlar çıkmadan önce, bir video kamera almaya tenezzül etmemişti çünkü elinde bir kamerayla sürekli olarak çocuklarının peşinde koşan geri zekâlı babalardan biri olmak istememişti. Ama artık tüm telefonların dahili bir video kamerası vardı ve çocukları kendi videolarını izlemekten çok hoşlanıyordu. Bu çok tuhaf bir durumdu: Onlarla onca saat, hafta ve yıl geçirmiş olmasına rağmen hayatları varlıklarını gelişigüzel bir şekilde kayıt altına almış olan bu küçük kapsüllere indirgenebiliyordu.
Ama bazen herkes göçüp gitse de hikâyesi kalırmış geriye. Ağızdan ağıza yayılır, her ağız ona yeni bir cümle ekler, bakiyesi sonradan gelen nesle devredermiş bazı hikâyelerin yükü.
İstersen gidip eğer hâlâ bir yerlerde yaşıyorsa Melsa’yı bulursun. Yana yakıla ona sarılırsın. Bir şey demem buna. Hiç ses etmem. Geceler boyu dilinden düşmeyen o isim için ancak susarım ben. Çünkü bazı aşkların karşısında sadece susulur Mika.