M. Pınar

Dünyanın en mahir üçkağıtçıları, kendilerini kandıranların yanında solda sıfır kalırdı.
Sayfa 325
Reklam
“Yaşamınızdaki sayılı günlerden bir tekini silin... yazgınızın yönü kim bilir nasıl değişik olurdu! Bunu okurken bir dakika durun, sizi çekip götüren zinciri düşünün; ister demirden olsun ister altından, ister çiçeklerden ister dikenlerden örülü olsun... o unutulmaz günlerin birinde ilk halkası yaratılmasaydı, bu zincir belki de size, yaşantınıza hiç dolanmayacaktı!”
Sayfa 100
“Kimin tarafından yetiştirilirse yetiştirilsin, bir çocuğun küçücük evreninde en derinden sezilen, en ince algılanan şey, haksızlıktır. Çocuğa yapılan haksızlık küçücük bir şey olabilir. Ne var ki çocuk da, çocuğun dünyası da küçüktür; bu ölçüler içinde çocuğun tahta atı en iri küheylanların boyundadır.”
Sayfa 87 - Pip

Reader Follow Recommendations

See All
“Dört elle sarıldığımız birçok kıymetlerin; uğrunda, sahici bir insan gibi kalbimiz ve kafamızla yaşamayı feda ettiğimiz binlerce sözde mühim şeylerin ne kadar kolay fırlatılıp atılabileceğini bana öğreten Yusuf! Benden de sana selam olsun...”
Size Türkiye'de bir kurum tarif etsem, bu kurumun hangisi olduğunu söyleyebilir misiniz? İnsanların dört duvar içerisinde tutulduğu, geniş bir avlusu olan, belirli saatlerde insanların avluya çıkması­ için izin verilen, kapısında güvenlik görevlileri olan, imza atarak içeri­ye girdiğiniz, müdür tarafından yönetilen, koridorlarında nöbet tutu­lan, her gün yoklama yapılan, katı kuralları olan, kural ihlallerinin disiplin suçuyla cezalandırıldığı, müfettişler tarafından denetlenen, insanların sınıflandırıldığı, sorgulama hakkınızın kısıtlı olduğu, kame­rayla gözetlenen, arada sırada firarların olduğu ve çıkarken çok mutlu olunan kurum hangisidir? Görüldüğü üzere, okullar ve hapishaneler çok benziyor.
Sayfa 49
Reklam
Karıncalar öfkeden çok şaşkınlık içindeydiler. Bu kadar yiyecek, mal mülk, hazineler sultana da, sülalesine de, sülalesi yüz misli artsa da kıyamete kadar yeterdi de artardı bile... Bir kıyamete, beş kıyamete kadar daha ömrü olsa dünyamızın bu yiyecekler fillere gene yeterdi.
Sayfa 195 - YKY YAYINLARI
Umutsuzluk tutsaklığın gıdasıdır. Umutsuzluk köleliğin anasıdır. Umutsuzluk yüreğin yıkımıdır.
Sayfa 192 - YKY YAYINLARI
Radyolar, gazeteler, televizyonlar, sinemalar işi gittikçe azıtıyorlar, gün yirmi dört saat, “Özgürlük, eşitlik, kardeşlik için,” diye durmadan bağırıyorlardı. Bu dünyada her şey karıncaların özgürlüğü içindi. Onlar eşit, bağımsız karıncalardı. Ve karıncaların karınları tok, sırtları pekti. Ve karıncalar sırtlarının pek, karınlarının tok olduğunu televizyonlar, radyolar, gazeteler, sinemalar söyledikleri için inanıyorlardı. Fıkara karıncalar mutlu olduklarına da inanıyorlardı. Bu icatlar büyülemişti onları…
Sayfa 176 - YKY YAYINLARI
O kadar ağır işler yükleyeceğiz ki onlara, düşünecek bir anlık bile zamanları olmayacak. Bu karıncalara hiçbir zaman başlarını bile kaşıyacak bir süre tanımayacağız. Hep iş, hep çalışma, hep açlık, hep yoksulluk, hep gelecek korkusu içinde olacaklar. Bu korkular onları kör, sağır, sersem, beyinlerini işlemez yapacak. İnsanfiller , insankarıncalara hep bunu yaparlar.
Sayfa 165 - YKY YAYINLARI
Bireycilik ateşini korkuyla birlikte körükleyeceksiniz, onların hepsi biz kardeşiz, yoldaşız, derler, aldırmayacaksınız. Onların çoğunun içinde bir bireycilik ateşi sonsuzca yanar, karıncaların biribirlerine düşmanlığı bu bireycilikten doğar, ölüm, yılgınlık, sevgisizlik bu bireycilikten doğar.
Sayfa 135
Reklam
İnsanlar tuhaftırlar, tuhaf kılıklı karıncadan da beter. Çünkü o insanların yasaları berbattır. Biri yer, bini bakar, kıyamet de ondan kopar, derler, bir türlü o bekledikleri kıyamet kopmaz. Bini çalışır aç kalır, on bini, yüz bini çalışır aç kalır, birisi, yalnız birisi döke saça yer, tıksırıncaya kadar yer yer doymaz. Her çağda bir şey uydururlar, şimdi bütün işleri güçleri beşe alıp ona satmaktır bir şeyi. Toprağı alıp toprağı satıyorlar, ağacı suyu, insanı, ellerine ne geçerse, analarını, babalarını, çocuklarını, karılarını, gözleri şu evrende neyi görürse alıp satıyorlar. Taşı alıp taşı, yıldızı, altını, elması, çiçeği, yüreklerini, gözlerini alıp satıyorlar... İnsanlar kendilerini bir alıp satma deliliğine kaptırmışlar ki, delilik derim sana... Evrende ne bulurlarsa alıp satıyorlar. İnanın bana yaratık kardeşlerim, bu insanlar bizim tuhaf kılıklı karıncadan da daha tuhaf. Bu alıp satma deliliği onların başlarına bir iş açacak ama, bu kesin ya, bunun zararı biz yaratıklara da dokunmasa... Bu her şeyi alıp satmaları, bu delilikleri şimdiye kadar yaşadıkları deliliklerin en korkuncu. Alırım beşe de satarım ona, bir iş açacak insanların, dünyamızın başına.
Sayfa 80 - YKY YAYINLARI
Ancak hor görülenler, zayıf olanlar, hırslılar, karıncalıktan çıkmış olanlardır ki soylarına hayınlık ederler.
Sayfa 56
Ölüm umutsuzluktur, oysaki en kötü yaşamda bile her gün umut güneş çiçeği gibi açar.
Sayfa 36 - YKY YAYINLARI
Ama bilmeliydiniz ki haklı azınlık, haksız çoğunluktan daha güçlüdür.
Sayfa 17 - YKY YAYINLARI
“Dostluğun ne olduğunu biliyor musunuz?” diye sordu. “Evet,” dedi çingene; “erkek kardeşle kız kardeş olmak demektir, birbirine dokunan ama kaynaşmayan iki ruh, elin iki parmağı gibi...” “Peki ya aşk?..” diye devam etti Gringoire. “Ohh, aşk!” dedi kız, sesi titriyor, gözleri parlıyordu. “Aşk iki iken bir olmaktır. Bir erkekle bir kadının birbirine karışıp bir meleğe dönüşmesi... Aşk, cennet demektir.”
90 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.