O meşhur tekli koltuğunda yaklaşık 30 sene öncesine ait arşivinden özellikle seçip aldığı gazeteye göz gezdirirken, ısrarla çalan kapı zili bir anda duygularında öfkeye sebep olmuş. Sanki elini ve yüzünü yıkarken bir çay kaşığı kadar az su birikintisi kazağının kolundan içeri doğru süzülmüştü.
İhsan abi misafir severdi, sohbet etmeyi ve dinlemeyi sevdiği gibi..
Korkunun verdiği sorumluluk, öfkeye dönüşür mü?
•mw
Çoğu kimseler ismini bilirmiş, ama o bilmezmiş hep ‘vay’ diyerek karşılarmış insanları, içten içe yeni birilerini tanımayı severmiş, hikayelerini merak edermiş ama cesaret edemezmiş, bazı şeyleri unutmaktan korkuyor herhalde.
Hani ellerin buz keserde, sıcak suya koyduğunda küçük bir acıyla şişme hissi gelir ya, yapmasam daha mı iyiydi diye düşünürsün, işte öyle..
Ah be İhsan abi, şimdi o sahili daha çok merak ediyorum.
•mw
Ne mümkün ah! Ne mümkün unutmak. Ne mümkün aşkı akılla yenmek..
Otobüste ayrı koltuklar da oturmak zorundaydık o gün. Yolculuğa çıkalı 16 saat olmuştu ve yolculuğa 15 dakika kadar ara verildi. O sırada pasaklıyı uyurken gördüm. Bende bunu fırsat bilip aşağıya indim hemen, tek sigara yakayım diye, o sevmezdi sigara içmemi;
-Bende içerim.
Diye tehditler ederdi.
Ben çakmağı çaktığım anda o gözlerini açtı sanki, birbirimize bu kadar yakın, birlikte son nefeslerimizi aldık.
Ben o nefesi hala sigara dumanı olarak veriyorum onun gökyüzüne..
•mw
Karanlıkta nüfus sayımı şöyle yapılır;
Yaşayan bir sigara yakar.
Pasaklıda da benim gibi biraz miyopluk vardı. Otobüs beklerken gözlerimizi iyice kısıp, otobüsün hat numarasını daha net görmeye çalışırdık.
Şimdilerde otobüs duraklarında bile gözlerimi kısıp daha ileriye bakmıyorum. Bazen uzaktan günün telaşı içinde koşturan insanları miyopluktan ona benzetiyorum..
•mw
“Bir anlık değil, bir ömür dejavu.”