İyilik ve kötülüğün göreceli olduğundan, ahlaklı bir yaşam sürdürebilmek için toplumun ahlak anlayışından kurtulmak gerektiğini, özgür düşünceye sahip birinin dininin ne olduğunu konuşurduk.
Hiç kimsenin bir başkasına yardım etme arzusunda olmadığına inanır: İnsanların tek istediği hükmetmek ve kendi güçlerini artırmaktır. İradesini bir başkasına teslim ettiği nadir zamanlarda kendisini yenilmiş hissederek öfkeye kapılmıştır hep.
"görev" sözü bana ağır ve sıkıcı gelir. Ben görevlerimi teke indirdim; benim görevim özgürlüğümü sürdürmek. Evlilik ve beraberinde gelen sahiplenme ve kıskançlık duyguları ruhu köleleştirir.
Nitekim doğa benden iki şeyi yapmamı istedi: Birincisi eylem halinde olmak, ikincisi temaşaya vakit ayırmaktır. İkisini de yapıyorum, zira temaşa eylemden yoksun değildir.
İyiliğinize karşı koymayın, gerçeğe ulaşana dek, yüreğinizdeki ümidi besleyin ve gönüllü olarak daha iyi hedeflerin peşinde koşun, düşüncenizle ve duanızla kendinize yardımcı olun. Öyle ki insanlığın ortak refahına çalışan, karşısında Talih'in çaresiz kaldığı bir insan, yenilmez bir şey olsun.
Bilge darbe alır ama aldığı o darbeleri bastırır, düzeltir ve durdurur, buna karşılık küçük olanları hissetmez, onları karşı o her zamanki, katı dayanma erdeminden yararlanmaz, aksine, onları ciddiye almaz ya da sadece gülünesi şeyler olarak görür.
Ayrıca, zarar verenin zarar verilenden daha sağlam olması gerekir, oysa kötülük erdemden daha güçlü değildir, dolayısıyla bilgeye zarar vermek mümkün değildir.
Nesnelerin doğasında hakaretle karşılaşmayacak hiçbir kutsallık yoktur, aksine, dokunamayacakları kadar uzakta bulunmalarına rağmen kendilerini ziyadesiyle aşan o büyüklüğe saldırmaya çalışan insanlar var olsa bile, tanrısal unsurlar yüceliklerinden hiçbir şey kaybetmez.
Benlik öldürülecek, hayal gücü kaldırılacak, fert azarlanıp küçültülecek, özgürlük ve girişim yıkılacak. İnsanlık ancak bu acı fiyatı ödeyerek var olmakta devam edebilecek.