ismine bakınca ben de taşra öyküsünü sanmıştım bu romanı, bilakis golf tenis oynayan sosyete bir yaşamın içinden gelen bir holden’la karşılaşmak şaşırttı beni. amerikalı zengin, şımarık bebenin on günlük macerası yorumu, holden’ı tanıyan biri olarak baya bir acımasız olmuş. holden zengin şımarık bir çocuk değil bilakis oldukça duyarlı, etrafındaki riyakarlıklardan midesi bulanan, samimiyet, içtenlik, sevebileceği insan arayan, çok sevdiği ölen kardeşini özleyen, kız kardeşini nasıl sevdiğini aşırı bir tatlılıkla anlatan, bir gölde yaşayan ördeklerin kışın göl donunca nereye gittiğini dert edip düşünen aşırı duyarlı bir karakter. evet yer yer ucuz amerika filmi havasında lanet olsun, tanrı aşkına, bitiriyor beni, lanet şey, cümleleri geçiyor ama bunu da çocuğun tam olarak ergen yaşında oluşuna veremez miyiz?
holden barlarda içip kız tavlama derdinde değildi, öyle olsa bir zamanlar dama taşlarını arkaya dizen, gözyaşları dama tahtasına düşen, sadece el ele tutuştuğu jane’i arabanın arka koltuğunda götürmeye çalıştı diye oda arkadaşını parçalamaya kalkışmazdı. başka bir örnek “ben hala bakirim çünkü fırsatım olduğu halde devam etmedim, kızlar bana dur, dedi, belki de durmamı istemeyerek söyledi bunu bana ama dur dediler ben de durdum. daha farklı davranamazdım ben, eğer durmamı istiyorlarsa durmalıydım.”
yaşadığı hayatı, etrafındaki insanları, ona sunulan imkanları elinin tersiyle itip, bir taşrada çiftlikte yaşamayı hayal eden biriydi holden, şımarık zengin piçi değildi.