İnsan olmak, her zaman kendi dışında bir şeye veya birine (bu bir anlam veya bir insan olabilir) işaret etmek veya ona yönelmek anlamına gelir. İnsan kendini, ister bir davaya hizmet ederek ister başka bir insanı severek, ne kadar unutursa o kadar insanlaşır ve kendini o kadar gerçekleştirir. Kendini gerçekleştirme denilen şey, ulaşılabilir bir hedef değildir çünkü çok basit olarak insan bunun için ne kadar çaba gosterirse o kadar uzağında kalır. Başka bir deyişle, kendini gerçekleştirme sadece kendini aşmanın bir yan etkisi olarak mümkündür.
"Bazen etrafımızdaki manzarayı fark edemiyoruz. Kendi düşüncelerimize gömülüyoruz. Düşüncelerimizin gerçekliğine inanınca da asıl gerçeklik görünmez oluyor."
Gün ışığında güvenli görünen, şimdi bambaşka bir görünüm kazanmıştı. Şimdi kapı eşikleri gölgeli boşluklar, güneş ışığında hayran hayran baktığım çimenlikler kapkara yekpare alanlar olmuştu.
Başkaları neden duymuyor? diye düşündüm. Birkaç saniye içinde bu soruyu defalarca sordum. Çünkü kimse umursamıyor, diye cevapladım sonunda. Haklı olduğumu biliyordum ben seçilmiştim. Ama ne için? Diye sordum. Cevabı gayet basitti. Umursamak için.
Beyin tarihsel bir organdır ve kişisel geçmişimizin bir yansımasıdır. Genetik armağanlarımız sadece doğru ve uygun bir zamanlamaya sahip gelişimsel deneyim türleriyle ortaya çıkar. Hayatımızın ilk başlarında bu deneyimler esas olarak etrafımızdaki yetişkinler tarafından kontrol edilir.