''...
ve göğsümün içinde yüreğimi
çarptıran güzelim gülüşünü;
bir an bile baksam sana
boğazımda kalıyor sesim
dilim tutuluyor, incecik bir ateş
titriyor birden tenimin altında
gözlerim kararıyor, derken, garip
seslerle doluyor kulaklarım
terler boşanıyor her yanımdan
tir titriyor gövdem
daha sararıyorum otlardan
ecel kapıma dayandı dayanacak.''
Oysaki ben sende bütün insanlığı, güzelliği seviyorum. Al gözlerimi de kendine bir benim gözlerimle bak. Gör, ne kadar erişilmez, ne kadar yüce olduğunu.
Bırak, kalbimden ses veren bütün teller ben yaşadıkça sana inanmayı söylesin. Sana kayıtsız şartsız inanmak olsun; bütün kazancım yaşamaktan. O zaman herşeye katlanırım. Korkulardan, endişelerden uzakta her saniye yaşadığımı bilirim. Çaresizlikler beni korkutmaz. Şu aşağılık dünyanın hiçbir acısı seni sevmeyi unutturamaz bana artık.
Bütün teesürlerimiz, inkisarlarımız, hiddetlerimiz, karşımıza çıkan hadiselerin anlaşılmadık, beklenmedik taraflarınadır. Her şeye hazır bulunan ve kimden ne gelebileceğini bilen bir insanı sarsmak mümkün müdür?
Senin sevmediklerini de sevdim ben, Diego. Neden sevmediğini anlamak için. Ya da sevmeye çalıştım. İçimde, sana karşı olan kızgınlığı dindirmek için yaptım belki de. Öfkem geçmedi Diego.