Onlara sormak isterdim, hayatlarımızı farklı kılan nedir? Yani parasızlık sorunu olmayınca, insanı kıskıvrak bağlayan töreler olmayınca, gülmek ayıp sayıldığından insan zamanla gülmeyi unutmazsa ve çok istediği şeyler gerçekleştiğinde bile artık istediği gibi gülmeyi beceremeyecek duruma düşmezse... Çocuklarına da gülmeyi öğretmekten korkmazsa... Bütün bunlar olmayınca insan nasıl yaşar? Ölesiye yorulmadan geçen bir günün sonunda neler düşünür insan? Geleceği güven altındaysa...
Hem bu kadın benimdi. Şu ellerim, şu sana laf söyleyen ağzım nasıl benimse, o da öyle benimdi. Fakat biliyor musun, kollarımın
arasından sıyrılıvermesi ne kolay oldu...
Çiçeklerin açtığı mevsimde, senin kollarına yaslanan ve çiçekler kadar güzel kokan bir vücutla uzak su kenarlarında oturmak ve öpüşmek, yoruluncaya kadar öpüşmek hoş şeydir...
Çok konuşmaz, konuştuğu zaman da içindekilerden bize bir şey sezdirmezdi. Neler hisseder, neler düşünürdü? Onu bu dünyaya bağlayan şey neydi? Hiçbirimiz bilmezdik. Acaba birisini sevdiği için mi, yoksa hiç kimseyi sevemediği için mi, bu kadar yanık, bu kadar derinden çalıyordu?
Fakat herhalde ikinci bir aşka atlamak, senin için o kadar güç olmamıştır. İnsan evvela kendi kendisinden utanır gibi olur ama, bilir misin, bizim en büyük maharetimiz nefsimizden beraat kararı almaktır. Vicdan azabı dedikleri şey, ancak bir hafta sürer. Ondan sonra en aşağılık katil bile yaptığı iş için kâfi mazeretler tedarik etmiştir.
Bana bunca güzel şeyi söylemiş, çünkü yavaş yavaş dünyadan topuklamayı düşündüğü sırada kapısını çalmışım ve bana sarılıp kafatasımı avuçlayınca hayatı anlamaya çalışmanın boşuna bir çaba olduğunu hissetmiş. Çok derinden. Anlaşılacak bir şey yokmuş. Hayat varmış işte. O kadar. Bu his ilk kez benliğini sarmış. Ansızın. Aydınlanma gibi bir şey.
Ölümlü bir erkek olduğunu bilmediğimi mi sanıyorsun?
Solucanlar göz çukurlarında yuvalansa da,
dilin dişlerinin arasından çıkıp sallansa da, tiksinmeyeceğim senden, vazgeçmeyeceğim! Etin kemiğin ne ilgisi var bizimle?
Bütün erkekler kulak versin söyleyeceklerime.
Aşkı öğretir, sonra sırtlarını çevirirler bize.
Kendine aşık etmek için nasıl da yalvarmıştın bana... Hemen teslim oldum sana.
Hiç zorlanmadan kazandın kalbimi.
Aynı kolaylıkla terk ediyorsun beni.