Çöl sizin içinizde çöl sizi çağırıyor ve geri çekiyor şimdiki zamanın dünyasına demirle bağlanmış bile olsanız çölün çağrısı bütün zincirleri kıracaktır doğrusu ben sizi yalnızlığınıza hazırlıyorum
Benlikle olan bağımızı yeniden kurmak için herhalde sık sık kendimize gitmemiz gerekir çünkü bu yalnızca kötülüklerimizle değil aynı zamanda erdemlerimizle de çok sık parçalanır çünkü kötülükler gibi Erdemler de dışarıda yaşamak ister. Oysa sürekli dış hayatta ben niye unuturuz ve böylece en soylu çabalarımızda gizliden gizliye bencilleşiriz. Kendimizde ihmal ettiğimiz şeyler gizliden gizliye başkalarına yönelik eylemlerimize karışıp Kaynar.
Kendini unutmanın nereden olduğunu kabul edersen bir başkasının bencil tiranı olurum ve yine bir başkasını da kendi efendim yapmak için kendimi teslim etmek zorunda kalırım ve bu da bende hep kötü bir izlenim bırakır ve bir başkasının da yararına olmaz. Kabul etmeli bu etkileşim toplumu destekler ama insan kendinden değil hep bir başkasına dayanarak yaşamak zorunda kaldığı için biri hasar alır.
Tanrı ile yaşamamız tam inanca dayanirsa tam insanın ancak çok küçük bir parçası işin içine girer.Her şeyden önce ve çok inanmamız mi gerekiyor?Bu bana ucuz geliyor.Anlayisi olan insan inanmakla kalamaz, elinden geldiğince bilgiye ulaşmak için cabalamasi gerekir.inanç her şey değil bilgide öyle.Bilgiyi istemek bazen çok fazla inancı götürür.ikisinide dengede olması gerekir.
Anlaşılmak mı istiyorsun ?Bize de bu gerek zaten ! Kendini anla o zaman yeterince anlaşılmiş olursun. O iş seni yeterince oyalar. Anasının kuzusu olan anlaşılmak ister.Sen kendini anla.
Düşünme düşünülemez olana çıktığından basit yaşama dönme zamanı gelmiştir. Düşünmenin çözemediğini yaşam çözer ve eylemin asla karar vermediği şey düşünmeye ayrılmıştır.
Doğa oyuncu ve müthiştir.Bazilari oyuncu yönünü görür,onunla ve pariltisiyla zaman geçirir.Bazilari da dehşeti görür ve başlarını örter,canlıdan çok öludurler.Yol ikisine de çıkmaz ikisinide kucaklar.Hem neşeli oyun,hem de soğuk dehsettir.
Birbirini izleyen anlamlar şeylerde değil sendedir sen ki yaşamın parçası olduğu sürece birçok değişimin öznesisin. Şeyler de değişir ama sen değişmezsen bunu görmezsin. Değişirsen dünyanın yüzü değişir şeylerin çokluğu anlamı senin çoklu anlamındır onu şeylerde arama boşuna bu da büyük olasılıkla münzevinin neden çöle gittiğini ve kendini değil şeyi aradığını açıklıyor
Sınırlarını öğrenmek zorundasın. Sınırlarını öğrenmezsen hayal gücünün ve tanıdığın insanların beklentilerinin yapay engellerine takılırsın. Fakat yaşamın yapay engellilerle kuşatılmayı hoş karşılamaz. Yaşam bu engellerin üzerinde aşmak ister ve kendinle bozuşursun. Bu engeller senin gerçek sınırların değil sana yok yere şiddet uygulayan nedensiz sınırlar. O halde gerçek sınırlarını bulmaya çalış. İnsan bunları önceden bilemez yalnızca ulaştığında görür ve anlar onları. Bunu da ancak dengem varsa yaşarsın dengen olmazsa başına ne geldiğini anlayamadan sınırlarını çiğnersin fakat dengeye ulaşmak için karşısını beslemen gerekir ama en içinde bundan nefret edersin çünkü kahramanca değildir
Bazıları düşünmeyi sever ve yaşam sanatını bunun üzerine kurar üşünmeye ve dikkati uygular hazlarını yitirirler işte bu yüzden de yaşlanırlar yüzleri keskinleşir bazıları da hazzı sever hissetmeyi ve yaşamayı uygular böylece düşünmeyi unuturlar bu yüzden de genç ve kör olurlar düşünenler dünyayı düşünce üzerine hissedenler Duygu üzerine kurar her ikisinde de doğru ve yanlış bulunur