Bazen etrafımızdaki manzarayı fark etmiyoruz. Kendi düşüncelerimize gömülüyoruz. Düşüncelerimizin gerçekliğine inanınca da asıl gerçeklik görünmez oluyor.
Ben iğdenin gümüş aydınlığında
duruyorum çoktandır bir yanım karanlık.
Biraz uzaktan bakınca:
İki baca, sanki kurum bağlamış
Uzansa da birbirine, alevi değmiyor artık.
Değil mi ki, bir yere kilitlenmiş
Bir küçük iyiliktir aşk,
Değil mi ki, billurdan bir yalan dünya
Bırak ersin o tamama
Gel bak tepeden bir nehir manzarası göstereceğim sana.
Aşık olmak böyle bir şeydir işte, Kafka Tamura. Nefesin kesilecek ölçüde kendini iyi hisseden de, derin bir karanlıkla boğuşan da sen olursun. Vücudun ve ruhunla, buna dayanman gerekir.
Yaşadıkça, varlığı anlamını yitirmeye başlamıştı. Düşündükçe tuhafına gidiyordu. İnsan yaşamak için doğuyordu ne de olsa. Öyle olduğu halde, yaşadıkça yaşadığı ölçüde içinin boşaltıldığını, bomboş bir insan haline getirildiğini hissedebiliyordu.