Biz dost olalım diyoruz, dosta hep sıkıntı vermeyi düşünerek. Dost bizim sıkıntımızı çeksin diyoruz. Dostun mihnetini istemiyoruz. Oysa dostun mihnetini çektiğimiz kadar dostuz.
Gerçek dostluk araya hiçbir dostu koymamaktır. Gerçek dostluk, dost ne yaparsa yapsın hakkında su-i zanda bulunmamaktır. Gerçek dostluk, dostun sırrını hiç bir dostla paylaşmamaktır...
Dostla düşmanın arası hep ateşle ayrılırdı. Değil mi ki kötü duygular da kalbin ateşiydi.
Bir ateş yandı düşmanlık üzerine...
Ateş yandıkça yandı, kızdıkça kızdı. Dostların kalbi yanarken düşmanlar sevinçten bayram yaptı.
Hüzün birlik sırrıydı. Bölünmezdi ki, paylaşılsın. Onun için Allah sevdiği kullarının kalbine birliğinin yansıması hüznü atardı önce. Hüzne tutunan insanlar, kullukta adım adım yol alırdı.
Acı müjdeciydi. Öyle bellemiştim. Her sevinç, önce bir acı habercisiyle gelirdi. Her müjde, önce acı ile uyandırırdı insanı gafletten. Acılara değil, acıların sonucuna bakardım. Hayra yordum
Hangi cehennemde yaşarsak yaşayalım bu cehennemden kurtulmak elimizdedir kurtulmamak da özgür olmakla alakalıdır.
İnsan mutlaka başkaldırmalıdır ;öncelikle de kendisine karşı.