Sena

Sena
@Maykbekowski
Üçüncü Özdeyiş ** Başkasının mutlusuzluğuna acıma, bu mutsuzluğun çokluğu ya da azlığı ile değil, bu mutsuzluğun acısını çekenlere karşı beslenen duygunun derecesiyle ölçülür.
Sayfa 303
Reklam
Kimi durumların verdiği mutluluk, örneğin köy yaşamının mutluluğu etkiler bizi. Buralarda yaşayan o iyi yürekli mutlu insanları görmenin çekiciliği hasetle zehirlenmez. Gerçekten onlara karşı ilgi duyarız: Neden acaba? Çünkü bu huzur ve masumiyet durumuna inebileceğimizi ve aynı mutluluğu yaşayabileceğimizi hissederiz: Bu, iyinin kötüsü bir çözümdür ve bize mutluluğu elde edebilmek için ondan yararlanmayı istemek yeterlidir türünden hoş fikirler verir. İnsan zenginliğini görmekten, kendi malını seyretmekten her zaman haz duyar; bunları kullanmak istemese bile.
Sayfa 301
Ama siz Emile' ime bir bakın: Kendisini getirdiğim bu yaşa kadar ne hissetti ne yalan söyledi. Sevmenin ne demek olduğunu öğrenmeden önce kimseye, Sizi çok seviyorum demedi. Hasta babasının, annesinin ya da mürebbisinin odasına girerken ne yapması gerektiği ona hiç salık verilmedi; hissetmediği bir üzüntüyü hissediyormuş gibi gösterme sanatı da ona öğretilmedi; kimsenin ölümüne ağlıyormuş gibi yapmadı, çünkü ölmenin ne demek olduğunu öğrenmemişti. Yüreğindeki duyarsızlık tavırlarında da vardır. Kendisi dışındaki her şeye karşı ilgisiz olduğu için, öteki çocuklar gibi başkalarına ilgi duymaz; onu ötekilerden ayıran en önemli özelliği de ilgi duyuyormuş gibi görünmek istememesi ve onlar gibi ikiyüzlü olmamasıdır.
Sayfa 299

Reader Follow Recommendations

See All
Yer altımızdan kayar, gök üstümüzden gider, şu tabiatın tek hakikati harekettir. O vakit insan, bir hasım gibi zaman karşısında müteyakkız olmalı, mekânın da ruhunun içinde hapsolduğu bedeninin de çıpası tarayan bir sandal gibi gece koyduğu yerde durmayacağını bilmelidir. Kerterizler, deniz fenerleri, demirden dağların çıkışını gösteren kurtlar, yosun tutmuş ağaçlar, anam babam pusulalar hepsi bunun içindir. Yaşamak zoraki bir yolculuktur. Önce bunu kabul etmek sonra buna malik olmak gerekir. Direksiyon varsa da fren sende değildir. Gözün Sahibi Kim?/Başar BAŞARAN
Sayfa 9
"...çocuğa düşüncenin değerlendirmesini öğretmeden önce onu bu konuda bilgilendirmekle işe başlarsanız, emin olun ki ne yapabilirseniz yapın bu düşünce çocuğun olacak ve artık onu yok edemeyeceksiniz. Bir genci aklı başında, iyi düşünen biri yapmak istiyorsanız, ona bizim düşüncelerimizi buyurmak yerine, onun düşüncelerini iyice geliştirmek gerektiği sonucuna varıyorum." Jean Jacques Rousseau/Emile
Reklam
İnsanlar karınca gibi üst üste yığılmak için değil, işlemek zorunda oldukları toprağa dağılmak için yaratılmışlardır; ne kadar çok bir araya gelirlerse, o ölçüde kokuşurlar. Vücudun sakatlıkları ve ruhun kötülükleri bu çok kalabalık olarak bir araya gelmenin kaçınılmaz sonucudur. İnsan, hayvanlar arasında en az sürü halinde yaşayabilen hayvandır.
Sayfa 39
**Kader düzelebilir ve yetingenlik ondan çok şey talep etmez; fakat ahmak her zaman ahmaktır ve ruhsuz bir hödük sonsuza dek ruhsuz bir hödük olarak kalır, isterse cennette çevresini huriler sarsın. "En büyük mutluluk, KİŞİLİKTİR."
Sayfa 53
Varoluşumuzun mutluluğu bakımından bilinç durumu kesinlikle en önemli şeydir. Zira dolaysız olan yalnızca bilinçtir, diğer her şey dolaylıdır, tamamıyla öyledir. Hayatımız bitkilerinki gibi bilinçsiz değil bilinçli bir hayat olduğundan, yani esas ve daimi koşul olarak bir bilince sahip olduğundan, bu bilinç durumunun ve kusursuzluk derecesinin, uygun ya da uygun olmayan bir hayat için en gerekli şey olduğu açıktır.
Çoğu talihsizlik, iyimserlikle desteklenen cehaletten kaynaklanır.
Sayfa 37
İyi özelliklerimizi ve güçlü yanlarımızı olduğu gibi hatalarımızı ve zayıf yanlarımızı da açıkça gördüğümüzde hedefimizi buna göre belirleyip ulaşılamaz olanı kabullenerek kendi bireyselliğimize ilişkin bilgisizliğimizin, yanlış kibrin ve bundan kaynaklanan haddini bilmezliğin kaçınılmaz sonucu olan tüm ıstırapların o en acısından, kendimizden duyduğumuz memnuniyetsizlikten kişiliğimizin izin verdiği en güvenli şekilde kurtuluruz.
Reklam
İşe yaramadığını görene dek günlerce dehşet içinde tepinip mücadele eden, sonra da birdenbire boynunu sakince boyunduruğa doğru uzatan kafese kapatılmış bir file benzeriz. Oğlu hayatta olduğu sürece yakarmalarıyla Yehova' yı sıkıştırıp ümitsizce hareket eden fakat oğlu ölür ölmez bunu bir daha aklına getirmeyen Kral Davud gibiyiz. Mutlular bazı şeylere nasıl katlanacağını bilemezken sayısız insanın doğuştan sakatlık, sefalet, düşük sosyal statü, çirkinlik, elverişsiz mesken gibi sayısız kalıcı kötü duruma hiç aldırış etmeksizin katlanması ve kapanan eski bir yara misali hiç hissetmemesi bundandır; zira onlar iç ve dış zorunluluğun, durumu değiştirecek bir şeye yer bırakmadığını bilirler. Hiçbir şey dış zorunlulukla açık seçik bilgi kadar sıkı sıkıya uzlaşmaz.
Sayfa 18
"...salt isteme ve yapabilme kendi içinde henüz yeterli değildir, aynı zamanda insan ne istediğini bilmelidir ve ne yapabildiğini bilmelidir. Ancak bu şekilde karakter gösterebilir ve ancak o zaman doğru bir şey yapabilir. Ampirik karakterin doğal tutarlılığına rağmen, kişi bu noktaya ulaşmadan önce henüz bir karakterden yoksundur ve bütünü dikkate alındığında kendisine sadık kalması ve kendi yolunda ilerlemesi gerektiği halde, içindeki kötü gücün çekimine kapılır; böylece dümdüz değil titrek, eğri bir çizgi çizecek, yalpalayacak, yolundan sapacak, geriye dönecek, pişmanlık duyup acı çekecektir."
Sayfa 14
Merakınız yoksa uyandırmaya bakacaksınız. Meraksız insanın eğitiminin de faydası yoktur, meraksız insanın parasının da önemi yoktur. Bu kişi tüketimi de bilinçli olarak yapamaz, kendi kendini inşa etmeyi de beceremez. Umut etmek için, hayal kurmak için, iyi bir ömür yaşamak için hepinize gereken, kendi kendinizi inşa etmenizi öğrenmektir. Hayat denen köprüden ancak bu şekilde geçebilirsiniz.
Sayfa 284
Çevrenizi iyi öğrenmek zorundasınız. Vatanınızı çok iyi öğrenmek zorundasınız. Vatanını bilmeyen, onu sevmeyenin dünya vatandaşlığı, insanseverliği ya "hamakatin tekrarlattığı bir slogandır," ya da "kahvehane ve meyhane mürailiğidir."
Sayfa 284
** Bizim harita üzerinde keyfî şekilde çizilmiş sınırlarımız yok. Bu memleket, bu sınırlar çok pahalı bir şekilde ortaya çıkmıştır.
Sayfa 270
713 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.