Çıkar boynundan at o ipi çocuk!
Salıncaklar mı yok sana?
Kalk hadi o soğuk betondan,
Yatacak başka yer mi yok sana?
En sevdiklerimi verdim ölüme de;
Ben bu yaşımda gitmenin böylesini görmedim.
Kırılan bir boyun gibi orta yerinden kırıldığını ömrün…
Görmedim Ademoğlunun dalından koparılır gibi koparıldığını…
…ve böylelikle umut etme kabiliyetimizi aldılar elimizden.
Ne diyeyim, dilerim ihtiyacı olan birine gidiyordur bizden aldıkları umut!
Dünya adaletsiz çocuk!
Dünya zorba.
Elbet eşitleneceğiz o gün kıyamda.
Bu kekeme, toz ve duman sözlerimi iyi belle, Bahara kalmaz, gelirim yanına.
Nazım Hikmet
İż kâle yûsufu li-ebîhi yâ ebeti innî raeytu ehade ‘aşera kevkeben ve-şşemse velkamera raeytuhum lî sâcidîn(e). Kâle yâ buneyye lâ taksus ru/yâke ‘alâ iḣvetike feyekîdû leke keydâ(en)(s) inne-şşeytâne lil-insâni ‘aduvvun mubîn(un)
Bir zamanlar Yûsuf babasına: “Babacığım! Ben rüyâmda on bir yıldızı, güneşi ve ayı gördüm; onların bana secde ettiğini gördüm” dedi. Yâkub şöyle cevap verdi: “Yavrucuğum! Sakın rüyânı kardeşlerine anlatma! Olur ki kıskançlıkları yüzünden sana bir tuzak kurmaya kalkarlar. Çünkü şeytan insanın apaçık bir düşmanıdır.”
"O Tanrı olmak istedi," dedi. Sesi birdenbire sertleşmişti. "O insanların yalnızca Tanrı'nın isteklerini yerine getiren bir aracı olduklarını unuttu."
ey canımın güftesi, eylülün ikinci haftasıydı o sıra
bana gülümseyerek getirdiğin bir bardak suydu o sıra
hatırla denize hiç bakmadık çünkü kıyısındaydık
bir elma kendi kendine büyür dururdu o sıra
bir kıyı ikindisiyle bir elma öyle kendiliğinden
büyürler bir öfkenin ya da bir dağın yanısıra
bir kıyının beslerliği bir elmadan ayrılmaz gibi
Elif-lâm-râ(c) tilke âyâtu-lkitâbi-lmubîn(u). İnnâ enzelnâhu kur-ânen ‘arabiyyen le’allekum ta’kilûn(e). Nahnu nakussu ‘aleyke ahsene-lkasasi bimâ evhaynâ ileyke hâżâ-lkur-âne ve-in kunte min kablihi lemine-lġâfilîn(e).
Elif. Lâm. Râ. Bunlar, gerçeği açıklayan ve Allah’tan geldiği apaçık ortada olan kitâbın âyetleridir. Hiç şüphesiz biz o kitâbı, düşünüp anlamanız için Arapça bir Kur’an olarak indirdik. Biz, sana vahyettiğimiz bu Kur’an ile kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Oysa sen daha önce bunları hiç bilmezdin.
İnsanın her davranışı bilinçlidir. İstemdışı hareketler çok enderdir. Eğer bazen bir adı ya da bir yüzü unutuyorsanız müfettiş, bunun nedeni bilinçaltınızda bunu istemenizdir.
Ama bu çok zor değil mi? Yani gerçeği saptamak. Genellikle insan bir şeye bakarken bir başkasını göremez. Ve genellikle bakılan yanlış nesnedir, bu yalnızca
bir rastlantı mıdır, yoksa özellikle mi oraya bakmanız istenir, bunları söylemek de zordur. İllüzyonistler buna yanılsama, göz aldanması derler. Çok zekice numaraları olabiliyor, değil mi? Doğrusu şapkadan nasıl olup da balık çıkardıklarını da hiçbir zaman anlayamamışımdır, sonuçta akvaryum katlanabilir bir şey değil, öyle değil mi?