Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Melih Erdem

“O halde ne yapacaksın?” diye sordu Pippin, büyücünün diken diken olmuş kaşlarından cesareti kırılmadan. “Kapıyı kafanla çalacağım Peregrin Took,” dedi Gandalf. “Eğer bu da kapıyı parçalamazsa ve bana da aptalca sorularınızdan fırsat kalırsa, açma sözcüklerini arayacağım.”
Sayfa 300Kitabı okudu
Reklam
Glóin Frodo’ya bakarak gülümsedi. “Bilbo’yu çok seviyordun, öyle değil mi?” diye sordu. “Evet,” diye cevap verdi Frodo. “Onu görmek için, dünyadaki bütün kuleleri ve sarayları görmekten vazgeçebilirdim.”
Sayfa 229Kitabı okudu
Altın olan her şey parlamaz, her gezgin yitirmemiştir yolunu.
Sayfa 176Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Yaşayanların birçoğu ölümü hak ediyor. Ve ölenlerin bir kısmı da yaşamayı hak ediyor. Yaşamı onlara verebilir misin? O halde öyle hak, hukuk adına ölüm buyurmakta çok acele etme. Çünkü en bilge olanlar bile her şeyin sonunu göremez.
Annemle babamın bu ölülerin arasında olmadığını kim bilebilir ki, dedi koyu renk gözlüklü genç kız, bense onların yanından geçip gidiyorum ama görmüyorum, Ölülerin yanından onları görmeden geçip gitmek, çok eskiden beri insanlığın alışkanlığıdır, dedi doktorun karısı.
Sayfa 300Kitabı okudu
Reklam
Neyse ki, insanlık tarihinin gösterdiği gibi, kötü bir şeyin beraberinde iyi bir şey getirmesi de ender değildir, iyi şeylerin kötü şeyler getirdiğinden ise daha az söz edilir.
Sayfa 217Kitabı okudu
Her hareketimizden önce bütün sonuçlarını tahmin etmeye çalışsak, bunları ciddi olarak düşünsek, önce kesin sonuçları, sonra rastlantısal sonuçları, daha sonra da hayali sonuçları düşünmeye kalksak, kımıldayamayız bile, tek bir adım atamayız.
İnsanların birbirlerinin huzurunu bozmasından rahatsız olurum ben, en çok da genç insanların hayatlarının en güzel çağında, bütün sevinçlere alabildiğine çok kucak açabilecekleri zamanda birkaç güzel günü surat asarak birbirlerine zehir etmeleri ve ancak çok sonradan kaybettikleri şeyin telafisinin olanaksız olduğunu görmeleri canımı sıkar.
"Ey gökyüzü, ey yeryüzü, teşekkürler size! Mutluyum!.. Coşkun ruhumun gençlik çağından beri aradığı her şeyi, her şeyi verdiniz bana. Rehber yıldızım sen getirdin beni buraya; bak sen beni ne için getirmişsin buraya, ey Çobanyıldızı! Bütün dünyaya göstereceğim Züleyha'mı ve insanlar, o kudurmuş canavarlar cesaret edemeyecek beni suçlamaya! Ah, keşke onun zarif ruhunun bu gizli acılarını anlayabilselerdi, keşke benim Züleyha'mın tek bir gözyaşında bütün bir şiiri görebilselerdi! Ah, izin ver öpücüklerle kurutayım o gözyaşını, izin ver içeyim onu, bu ilahi... bu doğaüstü gözyaşını!"
Sayfa 85 - RatazyayevKitabı okudu
Farkındalığa sahip olmayan her insan bedenini, sahip olduğu sıfatları, mesleğini, oynadığı rolleri, düşünceleri ve duyguları kendi zanneder, tüm bunlara "ben" der.
Sayfa 188Kitabı okudu
Reklam
İnsan doğduğu anda kördür ve yaşamının büyük bir bölümünü kör geçirir. Kimi tam yaşamı sona ererken görmeye başlar, kimi ise beklenmedik bir anda bir farkındalık anında.
Az önem taşıyan bir karar alırken durumun hem avantaj hem de dezavantajlarını değerlendirmenin faydasını görmüşümdür. Öte yandan, önemli bir mesele söz konusu olduğunda, karar bilinçdışınızdan, içimizdeki bir yerlerden gelmelidir... -Sigmund Freud
Sayfa 237Kitabı okudu
Yüz yıl sonra, Rus roman yazarı Leo Tolstoy da aynı fikri şu cümlelerle dile getirdi: " İnsanları bize yaptıkları iyiliklerden dolayı değil, biz onlara iyilik yaptığımızda daha çok severiz."
Zararı dokunmaması, yararlı olması için yemeğin acıkınca yenilmesi gerektiği gibi, insanlara da zararın değil de yararın dokunması için, onlarla içinde sevgi duyduğun zaman ilgilenmelisin.
Sayfa 463Kitabı okudu
İnsanlar, nehirlere benzer; her nehirde bildiğimiz su vardır. Ama gene de nehirler dar, hızlı, geniş ya da sakin oluşlarıyla birbirinden ayrılırlar. Suları da temiz, soğuk, bulanık, ılık olduklarına göre farklıdır. İnsanlar da böyledir. Her insanın içinde bütün insanların ortaklaşa sahip olduğu vasıfların tohumları vardır. Bunlar zaman zaman kendilerini ayrı olarak gösterirler.
Sayfa 259Kitabı okudu
Nehludov bu odada kaldığı beş dakikalık zaman içinde, garip bir hüzün, güçsüzlük, bütün dünyaya karşı küskünlük duydu. İçini, deniz tutmasıni andıran manevi bir bulantı kapladı.
Sayfa 193Kitabı okudu
Reklam
O, insanlari böyle hallere düşüren çevre koşulları yüzünden bugün burada bulunuyordu. Böyle çocukların ortaya çıkmaması için, her şeyden önce bu mutsuzların içinde yetiştiği ortamı yok etmek gerektiği apaçıktı.
Sayfa 167Kitabı okudu
Bitkiler, kuşlar, böcekler, çocuklar hepsi neşe içindeydi. Yalnız insanlar -büyük yetişkin adamlar- kendilerini, birbirlerini aldatmaktan, hırpalamaktan bir türlü vazgeçemiyorlardı. Onlar için ne bu bahar sabahı ne de bütün varlıkların iyiliği için yaratılmış olan Tanrı'nın dünyasının güzelliği, barış, kardeşlik, sevgi duyguları uyandıran güzelliği önemliydi. Onlar yalnızca birbirlerine egemen olabilmek için uydurdukları şeyleri kutsal ve önemli sayıyorlardı.
Mezarın içinde ne kadar tutkulu, ne kadar günahkar ve isyankar bir yürek saklı olursa olsun üzerinde büyüyen çiçekler bize masum gözleriyle sakin sakin bakarlar: Onlar bize sadece sonsuz huzuru değil, "kayıtsız" doğanın büyük huzurunu değil, sonsuz barışmayı ve sonsuz yaşamı da anlatırlar...
Sayfa 256Kitabı okudu
Bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. Ve bir kez kendi içideki insanı anlamış olan bütün insanları anlar.
Çok gerilerde, hayatının başlangıç dönemlerindeki aydınlık nokta gitgide kararıyor, zaman içinde artan bir hızla sürüyordu bu kararma. "Ölüme olan uzaklığın karesiyle ters orantılı bir hızla," diye düşündü ve artan bir hızla aşağı düşen bir taş imgesi yüreğine saplanır gibi oldu. Hayat gitgide artan acılar demek; artan bir hızla en dibe, en korkunç acılara doğru uçmak demekti. "İşte ben de uçuyorum..."
Bir gün Allah peygamberleri çağırıp sormuş, "Saadet nedir?" demiş. Her biri kendilerine göre cevap vermişler. Musa: Filistin'e gitmektir, İsa: Bir yanağına vurana ötekini uzatmaktır, Buda: Hayatta hiçbir arzusu olmamaktır yollu şeyler söylemiş. Sıra bizim Muhammed'e gelince: "Saadet, hayatı olduğu gibi kabul etmektir..." demiş.
Sayfa 159Kitabı okudu
Reklam
Demek hayat böyle iki adım ilerisi görülmeyen sisli ve yalpalı bir denizdi. Tesadüflerin oyuncağı olacak olduktan sonra ne diye bir irademiz vardı? Kullanamadıktan sonra göğüsümüzü dolduran hisler ve kafamızda kımıldayan düşünceler neye yarardı?
Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz? Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçındığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatlığıyla öteye geçiyoruz?
Ben yalanı severim! Yalan, insanların bütün öteki yaratıklara karşı biricik üstünlüğüdür. Yalan söylersin ve böylece gerçeğe ulaşırsın. Ben yalan söylediğim için insanım.
Sayfa 248Kitabı okudu
Işığın savaşçısının arkadaşları, enerjisini nereden bulduğunu sorarlar. O da şöyle der: "Gizli düşmanımdan." Arkadaşları ona düşmanının kim olduğunu sorarlar. Savaşçı, "Artık canını yakamayacağımız biri," der. Bu düşman, çocukken giriştiği bir kavgada yenildiği bir oğlan olabilir, ya da on bir yaşındayken kendisini terk eden kız arkadaşı, ona aptal olduğunu söyleyen ögretmeni. Savaşçı ne zaman yorulsa, bu düşmanların onun cesaretini henüz tanımamış olduklarını getirir aklına. İntikamı düşünmez, çünkü bu gizli düşman artık onun hayatının bir parçası değildir. Savaşçı yalnızca yeteneğini geliştirmeyi düşünür, başarılarını bütün dünya ögrensin ve geçmişte kendisini incitmiş olanların da kulağına gitsin diye. Geçmişteki acılar, savaşçının gücüdür.