Mellisreading

"Hayır efendim :Soru sorma konusunda çok duyarlıyımdır," diye karşılık verdi ,"soru sormakla kıyamet günü arasında pek çok benzerlik vardır. Soru sormak bir taşı harekete geçirmek gibidir.Bir dağın tepesinde öylece oturduğunu düşün;taş başlar yuvarlanmaya ve öteki taşları da harekete geçirir;çok geçmeden ,taşlardan biri evinin arka bahçesinde oturan kendi halinde (hem de en son akla gelebilecek )bir adamcağızın tepesine iniverir.,ailesi de dımdızlak ortada kalır. Yok,efendim ben ilkemden şaşmam:Birinin canı burnuna gelmişse ona fazla soru sormayacaksın."
Sayfa 6 - Bay EnfieldKitabı okuyor
Reklam
Kılığımız böyle saygın ve gösterişsiz de olsa ne çıkar. Üstümüz yoksul da olsa keselerimiz zengin , Bedeni zenginleştiren yalnızca kafadır; Güneş nasıl en koyu bulutların ardından bile kendini gösterirse, En gösterişsiz kıyafetlerin altında namus da öyle görülür. Tüyleri daha güzel diye alakarga tarlakuşundan daha mı değerli? Ya da alacalı derisi göze hoş görünüyor diye , Engerek yılan balığından daha mı iyi? Hayır Kate,bu basit takılar, bu sade kıyafetle , Değerinden bir şey kaybetmezsin.
Sayfa 98 - PetruchıoKitabı okudu

Reader Follow Recommendations

See All
"Bir zamanlar yaşadığım hayat nerede?"
Sayfa 81 - PetruchıoKitabı okudu
..."Ben mutlu prens'im" "O zaman niye ağlıyorsun?"diye sordu kırlangıç."Sırılsıklam ettin beni." "Ben canlıyken ve yüreğim insan yüreğiyken,"diye cevap verdi heykel.,"gözyaşlarının ne işe yaradığını bilmezdim,çünkü üzüntünün girmesine izin verilmeyen Kaygısızlık Sarayı'nda yaşardım...
Reklam
...Rüzgarlar durmadan estiği halde,dağlar nasıl bana mısın demiyorlarsa, ben de öyleyim.
İyi günler görmeyi umuyor ve arzu ediyorum.
Sayfa 33 - PetruchıoKitabı okudu
Thetis ağlaya ağlaya karşılık verdi ,dedi ki: "Ah oğul!Bu kara gün için mi doğurdum büyüttüm seni ! Uzun değil, kısacık bir ömür verdi kader sana,ağlamadan, hep tasasız, gemilerinin yanında kalsaydın,ne olurdu? Hem kısa ömrün, hemde acınacak bir halin var. Seni ben bu kara günler için mi doğurmuşum demek.
Bir yerden tanıdık geldi :)
Yabana bir toprakta, katı ve nankör bir dünyada farklı bir ırktan insanlar arasında kaldığı izlenimine kapıldı.
"Hep sana uysam,sözünden hiç çıkmasam, Alçak derlerdi bana,ciğeri beş para etmez derlerdi. Git başkalarına buyur ,sözünü geçiremezsin bana, Sanmam bundan böyle sana boyun eğeceğimi...
Sayfa 12 - AkhilleusKitabı okuyor
Reklam
Baksana ,onun kara yüreği hep öfkeli, Ne ilerisini görür, ne gerisini...
Sayfa 14 - AkhilleusKitabı okuyor
Biz yalnızlıktan doğmuş canlılarız ,bu yuzdendir ondan kaçamayışımız
Yeni meslektaşları çoktan uykuya dalmıştı, kendisiyse odasında hüzünlü ve yitmiş bir biçimde, bir lambanın ışığında yatağının kenarında oturuyordu. İşte şimdi, evet şimdi, gerçek yalnızlığın ne olduğunu anlıyordu (çirkin olmayan, tamamen lambri kaplı bir oda, geniş bir yatak, bir masa, pek rahat olmayan bir divan, bir dolap). Yemekte herkes ona çok nazik davranmış ve şerefine bir şişe şarap açılmıştı ama işte şimdi, hiçbiri kendisine aldırmıyordu... 
Uzakta kendi evini gördü. Odasının penceresine baktı. Pencere açıktı, hizmetçiler ortalığı topluyor olmalıydı. Yatağı bozacak, ortalığa saçılmış eşyaları bir dolaba kaldırıp pencereleri kapatacaklardı. Aylar boyunca odaya tozdan, bir de belki güneşli havalarda ince ışık huzmelerinden başka hiçbir şey girmey ecekti. İşte, çocukluğunun küçük dünyası böylece karanlığa gömülüyordu. Annesi, dönüşünde Drogo'nun kendisini yeniden o dünyada hissedebilmesi ve orada, uzun yokluğuna rağmen yeniden bir çocuk olarak kalabilmesi için, odasını öylece saklayacaktı; yaa... demek ki annesi, bir daha hiç geri gelmemek üzere yitip gitmiş bir mutluluğu olduğu gibi koruyabileceğine, zamanın akışını durdurabileceğine, oğlu geri geldiğinde kapı ve camları açmakla her şeyin eskisi gibi olabileceğine inanıyordu..
246 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.