Travma ve sonrasına ait bir ömrü anlatan kitabın en çok etkilendiğim kısmı 4. bölümü oldu. Jude karakteri saf kötülükle lanetlendikten sonra yaşama bir şekilde dahil olmuş ama ızdırap ne ruhunda ne bedeninde yaşadıklarını unutturmaya izin vermemiş. Kendisi de unutmak istemiyor aslında. Karakter her iyi olay örgüsüne karşı sürekli mahcup; çünkü 15 yaşında koşarak geçtiği çizginin iki tarafındaki insanlar bambaşka. Güven duygusu, paylaşmak, yardım etmek günlük hayatta birçoğumuza basit gelen şeyler Jude için tam bir kabusa dönüşüyor, yanında belirip bir gram işe yaramayacağını bildiğiniz halde yanında öylece oturup sessizce ızdırabına ortak olmak istiyorsunuz.
4.bölüm Eşitlik Aksiyomu. Bölümün başlığını, bölümün son iki sayfasında anlamlandırıyorsunuz. Yazara bir kere daha hayran kalıyorsunuz. Bağlamınızı değiştirebilirsiniz ama olduğumuz ve olacağımız insan hep aynı diyor.
Travma, büyüdüğümüz ortam, çocuklukta maruz kaldığımız insanlar kimliğimizi oluşturuyor. Ve o kimlik 35 yıl sonra ne kadar başarılı olsak da ne kadar huzurlu ortama kavuşsak da öylece çekip gidip yenisine yer vermiyor. Sessiz ve hain bir şekilde bulduğu ilk boşlukta kendini hatırlatmak için tetikte bekliyor.