Kitapçıya başka bir kitap almak için gitmiştim ta ki Ah'lar ağacıyla ruhumuz çarpışana kadar. Aldığım gün başladım, yaklaşık yarım saatte bitti. Yarım saatte bitti ama, yarım asra sığar. Öyle edebi, öyle üslubu şahane, öyle yaşanmışlık...
Okuduğum mısraları tekrar tekrar okuduğum oldu, altını çizdiğim cümleleri, sadece kağıda, kitaba değil, ruhuma, kalbime, beynime de çizdim.
Mesela birkaçı şöyle ;
"Sesimin tonunu emanet ettiğim AHLAT AĞACINA",
"Yapıştırsam da parçalarını hayatımın
Su sızdırıyordu çatlaklarından
Karnabahar kızartmıyordu asla
Başroldeki kadınlar. ", "Vasiyetimdir :
En güçlüsünden seçilsin
Beni taşıyacak olanlar.
Ahtım olsun,
Yürekleri ağırlaşsın diye,
Tabutumun içinde tepineceğim.", "Bir zamanlar meydan okumak isterdim.
Kaç meydanını okudum da bu hayatın
Yalnızca iki harf öğrendim :
A
H"
Hepimizin ruhu şiirle beslenirken, raflarınızın en özel köşesine yerleşsin Ah'lar Ağacı, hiç Ah etmeden. ♥
Yasa koymaktan haz alıyorsunuz. Ama onları çiğnemekten aldığınız haz daha fazla. Okyanus kıyısında oynayan, durmaksızın kumdan kuleler yapıp, sonra da kahkahalar atarak onları yıkan çocuklar gibi.