Merve nur

Allah celle celâluhû, dedi gözlerini diktiği o belirsizlikten ayırmadan. ... sizden öncekileri niçin helâk etti biliyor musunuz, dedi, çünkü onlar kâfirlere benzemeye başlamışlardı. Kardeşlerim! içinizdeki İslâmı gösterin. Çünkü İslâm sizin üzerinizde görünmek ister. İman gizlidir, İslâm açık. İman kalbdedir, İslâm zahirde. İslâm şeriatsa, şeriat sizin amellerinizde görünmek ister. Yaşlı adam sustu gene. Sözlerinin anlaşılıp anlaşılmadığını irdelemek istiyordu sanki. Ama susması çok kısa sürdü. Yeniden konuştu: Söz çok, ama sözlerle oyalanacak vakit yok. Hani amelleriniz? Benim gibi zamanın uzaklarından gelmiş bir garip sizi şu halinizle görse, vallahi size müslümanlar demezdi. Sizler namaz kılan nasranîlere benziyorsunuz. Namaz kılıyorsunuz ama görünüşünüz nasranîler gibi. Kardeşler! Dışı kâfire benzeyen insanın içi de ona benzemeye başlar, Söz çok, ama uzatmaya gerek yok. Dönüş yakındır.. O'na döndürüleceğimiz gün yakındır, pişmanlığın fayda vermeyeceği dem gelmeden hemen tevbeye sarılın. Allah’tan korkun. Dediklerimi anlamaya çalışın. O gün, hakîr ve zelil insanlar olarak Allahın huzuruna çıkmak ister misiniz? Kâfirleri dost edinenler ve onlara benzemek isteyenler onlardan olur. Onlar zalimlerdir. Zalimler olarak huzura varmak ister misiniz? Sözlerimi düşünün. Boşa konuşmadığımı anlayın. Haydi, herkes şimdi işinin başına, siz Allahtan sizi korumasını dilerseniz Allah sizi korur.
Sayfa 126Kitabı okudu
Reklam
İşi yolunca göreceksin yeğenim... Yolunca göreceksin ne demek? Yani ne fazla, ne az... Ne büyük, ne küçük... Orta... Orta yolu tutacaksın... Yoksa başın ağrır... Gençlik işte... Kendini ejderha sanıyor insan genç yaşında...
Sayfa 49 - dergah yayınlarıKitabı okudu
İçinizde hiç kitap okuyan bir kadın gören oldu mu?..
Sayfa 62 - dergah yayınlarıKitabı okudu

Reader Follow Recommendations

See All
Süleyman'la bir cüz daha okuyoruz. Süleyman bana bakıyor, ben de ona. Hafızlığı kolayladı Süleyman. Bak, diyorum Süleyman; hafızlık geçim yolu değil. Para ile Kur'ân-ı Kerîm okunmaz. Bunu kulağına küpe et. Olur, diyor Süleyman. Kur' ân-ı Kerîm'i okudukça o senin gören gözün, duyan kulağın olur, unutma. Unutmam, diyor Süleyman. Dağa taşa bakarsın, şu gördüğün çiçeklere, sokaktan geçen adamlara, her şeye, her şeye. Bu çiçek neler söylüyor, bu adam nereye gidiyor, bu taşı buraya niçin koymuşlar, hep anlarsın. Gece ile gündüz, uyku ile uyanıklık, hayatla ölüm birleşir. Dünyada niçin varsın, anlarsın. Okudukça açılırsın. Açılırsın ne demek? Ayakbağı olan şeylerden kurtulursun bir, bir. Gittikçe hafiflersin. Hafiflersin ne demek? Biri sana ağır bir söz söyler, biri sana ağır bir yük yükler, biri seni över de göklere çıkarır, biri sana mani olmak ister, biri seni çekip götürmeye çalışır, biri önüne engeller yığar, bir başkası para yığar, biri der ki aç kalırsın, biri der ki yapamazsın, biri der ki olmaz, imkânsız Bütün bunları aşarsın, anlıyor musun?
Sayfa 41 - dergah yayınlarıKitabı okudu
Tarihteki kilit şahsiyetlerin engin ve renkli dünyaların anlamak, bu günümüzede, yarınımıza da sönmez ışıklar tutacaktır. Tarihçilik birazda geleceğin büyük adam adaylarını geçmişteki meslektaşlarıyla buluşturmak işi değil midir?
Reklam
Bilmek ve anlamak… Önümüzdeki iki yol bunlar olmalıdır... Tarihi bize ancak bunları yerine getirirsek pencerelerini ardına kadar açacaktır. 
Sözü uzatmanın hiçbir vakit yararı yoktur ve olup bi­ teni bir bir ortaya dökmenin de zararı çoktur.
Biz eskiden duvarlarla konuşurduk. Duvarlar anlatırdı memlekette olupbitenleri. Güç kavgası onların üzerinde yapılırdı. Onların rengi yansırdı insanların yüzlerine. Duvarları yıkmışlar...
Ve ben Kays, çöllerin nadide lotusu Leyla’nın aşığı, günler ve geceler boyu dua ettim, bağrıma leyla yazılsın diye.
Ben feci bir kış yaşıyordum zaten, baharlar çok uzak görünüyordu.
Reklam
Dalgalanmaların yaşandığı ülkelerdeki insanların kenetlendiği tek bir nokta vardı: özgürlük.
Gazete haberleri böyledir, sadece okur ve anlık bir hüznün ardından diğer sayfaya geçer insanlar.
“Peki amca cevabı söylemedin, hangi kuş cuma günleri uçmaz ki?” “Perşembe günü ölen serçe.”
Savaşmak ne garip bir gerçek diye düşündüm. Savaşıyor olmak, yorulmak nedir bilmeyen bir ruh ve beden gerektiriyor olmalıydı. Taşradaki insanların ruhları ve bedenleri nasıl da ölüme meydan okuyacak kadar diriydi. Buradaki gençlerde gördüğüm buydu. Bir yılan gibi kıvrak, tilki gibi sinsi, bir kurt gibi dikkatli ve cesaretliler.
Dünya medyası buralarla ilgili kim bilir şimdi ne tür haberler yapıyordur diye geçti aklımdan. Hiçbir zaman şu kasabadaki bir gencin, oğlunu toprağa veren bir babanın, çocukları cephede olduğu için gözlerine uyku girmeyen bir annenin acısını anlatmayacaklar, anlayamayacaklar dedim kendi kendime.
37 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.